Editörden
EDİTÖRDEN
“Yalnızlık” hiç kuşkusuz tarih boyunca insana eşlik eden bir duygu olagelmiştir. Kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz boyutlarıyla kişinin içinde hissettiği bu duygu, insan için kazanımlar kadar kayıplar da yaratmıştır. Nitekim halvet, çile gibi kavramlarla yalnızlık bir eğitim ve insanın içsel süreçlerinin geliştirilmesi noktasında olumlu bir rol oynarken; tecrit edilme, aforoz, toplumdan kopuş anlamında yabancılaşmaya kadar giden bir olumsuzluklar silsilesi oluşturmuştur. Geçen yüzyıldan itibaren 21. Yüzyılın başlarına kadar olan süreçte, sanki yalnızlık insanın başına gelen sistematik bir problem gibi görünmektedir. Hiç şüphesiz bunun modernleşme, postmodernlik, küreselleşme, dijital çağ vb. değişimlerle ilintisi bulunmaktadır.
İlk bakışta yalnızlık daha edebi alanda ve deneme türünde yazıların yazılabileceği bir konu gibi görünebilir. Bu sebepten olsa gerek daha çok edebiyat dergilerinin işlediği bir muhteva olarak arz-ı endam etmiştir. Kimi zaman melankolik tavır ve duygularla dile getirilen yalnızlık, bazan sevdiğinden ayrı kalan şairin yalnızlığı, bazan geçmişe nostalji duyan insanın kendi başınalığına farklı derinliklerde okuyuculara hissettirmiştir. Belki de insanın trajedisini farklı boyutlarda anlatan yalnızlık, en fazla acı hissettiren bir hayatı hikayeleştirmiştir. Fakat bugün yaşanan hayatın içinde yalnızlığın sistematik şekilde insanlığa doğru yayılması sonucu, sosyoloji, psikoloji gibi sosyal bilimler başta olmak üzere farklı disiplinler de yalnızlığı ajandalarına almak durumunda kalmışlardır.
Ortaçağ’dan modern zamanlara geçişle birlikte, insanın Tanrı ve dünya ile kurduğu ilişkinin çerçevesinin bir dönüşüme uğraması, “yalnızlık” kavramının içinde yaşadığımız postmodern süreçte deruni boyutlar kazanmasını sonuçlamıştır. Öyle ki, bunların sosyal görünümleri giderek daha da belirginleşirken, insana değen tüm alanlara doğru da sirayet etmektedir. Esasen insanı bütün bağlarından azade kılarak bağımsız bir entite oluşturma çabası, bir yandan Tanrı’dan kopuşu getirdiği gibi diğer yandan varlığının anlamını çözündürerek onu boşlukta bırakmıştır. Tüm bunlar ise, insanın giderek hayat alanlarında zayıflamalar yaratmıştır. Bugün için en büyük yalnızlığı insan, Tanrı’dan kopuş ile varlık sorunu olarak yaşamaktadır. Böylece yalnızlığı tüm hücrelerinde hissederken, kendisinden kaçamamanın derin acısı ve yalnızlığı ile krize girmektedir.
İşte böylesine önem taşımakla birlikte üzerinde bu zamana kadar durulmayan “yalnızlık”, derginiz Yetkin Düşünce’nin konusu olmuştur. Yine farklı disiplinlerden ve bakış açılarından makalelerle vücut bulan Yetkin Düşünce’nin bu sayısına Mustafa Tekin, Ahmet Keleş, M. Yaşar Soyalan, Muhammet Özdemir, S. Mücahit İyiyolbulan, Muhammet Kızılgeçit, Yıldız Ramazanoğlu, Sefa Saygılı, Bilal Sambur, Sadettin Yetkin katkıda bulunmuşlardır. Geçen sayımızda ilk kısmını yayımladığımız Asiye Tığlı’nın Abdülkerim Şuruş’un “Nebevi Rüyalar” üzerine analizinin ikinci kısmını bulacaksınız.
Bu sayıda yalnızlık konusunu farklı boyutlarıyla analiz eden üç söyleşi bulacaksınız. Klinik psikolog olan Erol Göka, psikolojik zaviyeden meseleyi ele alırken “Yalnızlık ve Umut” isimli kitabını da açımlayan bir içerikle meseleye yaklaşmaktadır. İkinci isim olan Ömer Türker, “yalnızlık” konusunda felsefi içerimleri geniş, akıcı bir anlatım tarzıyla okurlara seslenmektedir. Üçüncü olarak da Ekrem Demirli, meselenin tasavvuf yoğun analizini yaparken yalnızlığın kazanımlarını bizimle paylaşmaktadır. Doğrusu total olarak bu söyleşiler, yalnızlık konusunda disiplinler arası bakış açısını yansıtmaları sebebiyle birbirlerini tamamlayıcılık niteliğiyle de tebellür etmektedirler.
Kültür Sanat kısmında iki yazı okuyabileceksiniz. Birincisi, daha yakın zamanda vefat etmiş olan, “diriliş” kavramı üzerinden Türkiye’nin düşünce yolculuğunda etkin bir şahsiyet olarak hatırlanan Sezai Karakoç üzerine. İkincisi de, Hasan Hakan Boyraz’ın Kulüp dizisini değerlendiren yazısı. Kitap değerlendirmelerinde de, konuyla ilgili iki kitabın ele alındığını görmekteyiz. Feyza Nur Kaleci “Yalnızlığın Felsefesi” kitabını, Müşerref Küçük de “Yalnızlık ve Yaşlılık” eserini değerlendirmişlerdir. Tüm yazarlarımıza katkıları sebebiyle teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
Elinizdeki 16. sayı ile birlikte Yetkin Düşünce dergisi dört yılını tamamlamıştır. Bu zamana kadar Türkiye ve dünyanın asli sorunlarını gündeme alan Yetkin Düşünce, bundan sonra da yine “insan”a değen önemli sorunları tartışmayı hedeflemektedir. Görselliğin tüm uzama doğru yayıldığı, uzun soluklu okumaların gün be gün zayıfladığı ve her şeyin dar bir hacimde özetlenmeye başlandığı bir zaman diliminde düşünce geleneğini sürdürme konusunda ısrarlı tavrıyla Yetkin Düşünce dergisi her zaman siz okurlarımız ve yazarlarımızdan destek alarak yoluna devam etmektedir. Türkiye’nin farklı şehirlerinde ve yerleşim bölgelerinde dergimize abone olan, dergimizi okuyarak tartışmalar geliştiren insanlarımızın haberleri bizi memnun etmektedir.
Dergimizin 2022 yılında 17. sayısı değişen Türkiye ve dünya koşullarını da dikkate alarak “Yeni Bir Sözleşme Olarak Anayasa”; . 18. sayımız da “bütün boyutlarıyla para” şeklinde belirlenmiştir. Her iki konu da, bugün içinde yaşadığımız koşullarda daha sağlıklı bir gelecek projeksiyonu belirlemek adına bigane kalınamayacak içeriklere sahiptir. Bu başlıklarla ilgili olarak tüm yazarlarımızı Yetkin Düşünce’ye katkı yapmaya çağırırken, daha mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir gelecek dileğiyle…
Dosya
NEGATİF AYRIŞAN HAYATLAR -Yalnızlığın Sosyal Görüntüleri-
Özet
NEGATİF AYRIŞAN HAYATLAR
-Yalnızlığın Sosyal Görüntüleri-
Mustafa TEKİN
Prof. Dr./İstanbul Üniversitesi
İnsanoğlu bir topluluk ya da kolektivite içinde kendi anlam ve konumunu bulur. Kendisini değerlendirebileceği bir “rezerv” olmadığı sürece tek başınalığı bir anlam kazanmaz. Küçük ölçekli halkalardan başlayarak büyük ölçekli halkalara doğru içiçe geçmiş toplumsal ilişkilerin farklı parçaları olarak bir yer işgal eder ki, aslında bu bağlamda düşünüldüğünde hiçbir insanı bu ilişkilerin dışında tutacak kadar işlevsiz göremezsiniz. Esasen kolektivitenin bittiği bir toplum olamayacağı gibi böyle bir durumda insan(lığ)ın ölümünden bahsetmek de çok zor değildir.
...
Mustafa Tekin
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
TANRI, VARLIK ve İNSAN BAĞLAMINDA ‘YALNIZLIK’IN TEOLOJİSİ
Özet
TANRI, VARLIK ve İNSAN BAĞLAMINDA
‘YALNIZLIK’IN TEOLOJİSİ
Ahmet KELEŞ
Prof. Dr./Dicle Üniversitesi
“Ben bilinmeyen gizli bir hazine idim, bilinmeyi istedim ve beni onlara tanıtacak olan mahlûkatı yarattım ki böylece beni bilsinler.”[1]
Giriş
Bu yazımda, ‘Yalnızlık’ sözcüğünü teoloji bağlamında ele almaya çalışacağım. Bu itibarla kısaca kelimenin anlam alanıyla ilgili bir tahlilde bulunmak istiyorum. Sözcüğün zahiri anlamı; tek başına olmak/kalmak, başkası/ötekinin olmaması diğer bir ifadeyle paylaşıma kapalılıktır.[2] Her paylaşım bir paydaşı gerektireceği için Yalnızlık zorunlu olarak paylaşımı ve paydaşı dışlayacaktır. Bu anlamıyla Yalnızlık, hem epistemolojik hem de ontolojik olarak üç farklı alanı dikkate almayı gerektirir; Tanrı, Varlık ve İnsan. Şayet başarabilirsem, Tanrı, İnsan ve Varlık bağlamında bir ‘Yalnızlık Teolojisi’nden söz edeceğim. Makalenin başlığındaki ‘Teoloji’ kavramı yazının yoğun olarak dinî/metafizik referanslara yer vereceğine bir imadır.
...
Ahmet Keleş
Prof. Dr./ Dicle Üniversitesi
İNSANLIKTAN KAÇIŞIN ADI: YALNIZLIK -Mistisizmden Aydınlanmaya İnsanın Tükenişi-
Özet
İNSANLIKTAN KAÇIŞIN ADI: YALNIZLIK
-Mistisizmden Aydınlanmaya İnsanın Tükenişi-
Mehmet Yaşar SOYALAN
Giriş: İnsanlığın Doğası Yalnızlığı Reddeder/ Mutlak Yalnızlık Tanrı’ya Özgüdür
İnsan toplumsal bir varlıktır. Kendisini ancak bir topluluk içerisinde var edebilir. Toplumdan bigâne kalmış bir insan düşünülemez; toplumdan uzak ve iletişimsiz yaşayan bir insanın, insani özelliklerinin pek çoğu oluşmadığı/ gelişmediği gibi var olan özellikleri de körelir. İnsan, toplumun bir parçasıdır, onun bütün özelliklerini üzerinde taşır; aynı şekilde toplumun karakteri de bünyesinde barındırdığı insanların özellikleri ve karakterlerinin yekünüdür. Çünkü başta dil olmak üzere insan bütün yeteneklerini toplum içinde kazanır ve geliştirir. Daha önce bir topluluğun üyesi olsa bile şu veya bu nedenle uzunca bir süre insanlardan uzak, tek başına yaşayan bir kişi, örneğin uzun yıllar bir ormanda mahsur kalan bir insan, konuşma ve üretme becerilerinin pek çoğunu kaybeder. Hayatı, sadece sıradan bir canlı gibi hayatını devam ettirmek ile sınırlı olduğu için, hayatı da o süreçte yaşadıklarından ibaret olur.
...
Mehmet Yaşar Soyalan
Süper Bencillik ve Sevgi Gereksinimi: İnsanlar Neden Yalnız ve Mutsuzlar?
Özet
Süper Bencillik ve Sevgi Gereksinimi: İnsanlar Neden Yalnız ve Mutsuzlar?
Muhammet ÖZDEMİR
Doç. Dr./Mersin Üniversitesi İslami İlimler Fak.
Giriş
Bu yazıda popüler Amerikan kültürü veya Batı Avrupa’yı eleştirmek değil de, bunların plansız ve edilgen taklitçileri konumunda bulunan toplumlardaki yalnızlık ve mutsuzluk vakıasını saptamak ve analiz etmek istiyorum. Çünkü Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Uzakdoğu’da her şey olması gerektiği gibidir, bunlar görece kendi özgül olgularıyla yaşamaktadırlar ve buralardaki eleştiriler eksiklerin giderilebilmesi amacıyla tamamlayıcı nitelikte yapılandırılmaktadır. Fakat hayattaki her şeyi sosyal medya kadar sonradan, ikinci elden ve hiçbir zihinsel emek ve etkinlikte bulunmaksızın edinip yaşayan –ya da daha doğrusu ortalama ve ağırlıklı nüfusa sahip popüler insanı bu şekilde davranan- kimi toplumlarda yalnızlık sorunu doğayı karşısına alan bazı endişe verici deneyimler içermektedir. Bu nedenle sözgelimi Jean Baudrillard’ın New York’taki insanın yalnızlığına ilişkin değerlendirmeleri üçüncü dünya toplumlarına yeterince gerçekçi bir mesaj vermemektedir. Bu tür eleştiriler belki öznel çıkarlarını yorumunun dışında tutabilen aydınların elinde işe yarayabilir.
...
Muhammet Özdemir
Yrd. Doç. Dr. / İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi
Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi
YALNIZLIK MODERN BİR TAVIR MI?
Özet
YALNIZLIK MODERN BİR TAVIR MI?
Süleyman Mücahit İYİYOLBULAN
12. yüzyılda Hint Adalarında, topraktan kendi kendine doğan bir çocuk dünyaya gelir; Hayy B. Yakzan. Etrafında ne bir anne ne bir baba, ne bir din ne de bir kitap vardır. Saf akıl olarak dünyaya gelen Hayy, bir ceylan tarafından bulunur, beslenir ve büyütülür. Yanında bir terbiye edici olmadığından doğayı taklit ederek büyüyen Hayy, zaman içerisinde kendisini dağlar, otlar ve hayvanlar ile kıyaslar ve onlardan farklı olduğunu anlar. Farkı fark etmekle beraber en büyük zihinsel devrimi yaşar ve kendini keşfeder. İbn Tufeyl’in kaleme aldığı eserinde Hayy, ada hayatı boyunca düşüncenin varlığından duyu organlarına, ruhun hakikatinden Tanrı’ya kadar her geçen gün bir şeyleri anlamlandırır fakat ulaşılan onca gerçeklik arasında, yalnız olduğunun bilincinde değildir. Zaten bilmesi de beklenemez çünkü yalnızlık, gerçek manada yalnız olan birisinin farkında olabileceği bir fenomen değildir. Yalnızlık, toplum olarak öğrenilir ve kalabalıklarla beraber tüketilir.
...
Süleyman Mücahit İyiyolbulan
Öğretmen
MİSTİK BİR TECRÜBE OLARAK YALNIZLIK
Özet
MİSTİK BİR TECRÜBE OLARAK YALNIZLIK
Muhammet KIZILGEÇİT
Doç. Dr./Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
YALNIZLIĞINDA RAHMAN'IN
Yalnızlığımda ararım Rahman'ı,
Yalnızlığında bulurum Rahman'ı
Yalnızlığın kucağında ısınırken istek makamında buldum kendimi.
İstemek! İkbal, benliğin zaaflarından sayarken;
Ben istemeyi benliğin zirvesi buldum,
Mutlak veren varken; mutlak alan olarak...
İstedim, dünya için, kendim için, herkes ve her şey için...
Sonra baktım kendime, bir de istemek için sarf ettiğim sözlere,
Sözlerim bana büyük, sözlerim bana ağır geldi.
Sözler/kelimeler anlam yoğunluğundan bana müşteki müşteki bakarken,
Dünya için, kendim için herkes ve her şey için utandım.
Bu sözleri kullandığım için utandım.
Sonra istemeye utandım, istemeye sustum.
Ve sordum kendime, herkes ve her şey için değer miydi?
Kelimeleri anlam deryasına dönüştürmek, kutsala bulaştırıp kutsalla Kutsal'dan meta istemek...
Ve yine sustum...
Yalnızlığıma sustum,
Rahman'nın Yalnızlığında Rahman'a sustum
Ve Rahman'la sustum... (2011)
Yalnızlık, modern psikolojide pek çok kuram tarafından farklı olarak ele alınmakla birlikte, psikolojik bir kavram olarak “olumsuz” bir anlamda işlenmiştir. Bu yaklaşıma karşı tasavvufta ise bir eğitim aracı olarak tecrübe edilmiş ve farklı bir nitelikte uygulanmıştır. Bu makalede, yalnızlığın “modern psikoloji” ve “tasavvuf” tarafından kavramsallaştırmaları ve bir kavramdan yola çıkarak kısmen iki medeniyetin yalnızlık tecrübeleri sunulacaktır.
...
Muhammet KIZILGEÇİT
Doç. Dr./Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yalnız Kadınların Sinemadaki Sınır ve Sinir Uçları
Özet
Yalnız Kadınların Sinemadaki Sınır ve Sinir Uçları
Yıldız RAMAZANOĞLU
Nomadland (2020)
“Evsiz değilim; artık daha az bir evim var.”
İnsanı merkeze alıp tanrısal bir konum biçen hümanizmin bir problem olarak ele alındığı, neredeyse mahkum edildiği bir zamana eriştik. Posthümanizm başlığı altında insan sonrası/ötesi, bugüne kadar uygarlık olarak biriktirdiğimiz bütün yaklaşımlarla birlikte tartışmaya açılmış durumda. Chloe Zhao’nun Nomadland filmi, kadınların gücünü gösterdiği kadar tüketim ve eşya kalabalığında kaybolmaya karşı, insanın varlığını çoğaltma imkanlarına dair de bir sadeleşme güzellemesi. Bir örnek mutluluğu, belli standartlardaki garantili yaşamları önceleyen kadınlara karşılık, dünyevi ağırlıkları atarak kendine varmaya çalışan yeni bir kadının habercisi gibi. Ruhtaki yerleşememe, insanın önüne konan süfli hedefleri benimseyememe halinin göçebelik olarak dışavurumu…
...
Yıldız Ramazanoğlu
YALNIZLIK PSİKOLOJİSİ
Özet
YALNIZLIK PSİKOLOJİSİ
Sefa SAYGILI
Prof. Dr. /Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi
Biz insanlar, ebeveynimiz arasında kurulan bir bağ, bir yakınlık sayesinde anne rahmine düşeriz. Doğup da annemiz bizi kucağına aldığı andan itibaren yine onunla bağ kurmanın verdiği güven ve sıcaklıkla meme emmeye başlarız. Annemizle bir bütünüzdür ve aramızdaki farkı algılayamayız. Yani yalnız değilizdir.
...
Sefa SAYGILI
Prof. Dr. /Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi
YALNIZLIK: ÇANLAR HEPİMİZ İÇİN ÇALIYOR! Bilal SAMBUR
Özet
YALNIZLIK: ÇANLAR HEPİMİZ İÇİN ÇALIYOR!
Bilal SAMBUR
Prof. Dr./Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
İnsanın insana su ve hava gibi ihtiyacı vardır. Bizler doğal olarak birbirimize bağlanmaya ve birbirimizle ilgilenmeye ihtiyaç duymaktayız. İnsanın diğer insanlara bağlanması doğal olmasına rağmen, birçok insan kendisini yalnız hissetmektedir. Günümüzde yalnızlık, insanlığın en önemli sorunu haline gelmiştir. Yalnızlık paradoksu, insanın en büyük açmazlarındandır. Kişinin diğer insanlara bağlanma arzusu ve diğer insanlardan uzak bir şekilde yaşama durumu, kişide ciddi bir strese ve huzursuzluğa neden olmaktadır.
...
Bilal SAMBUR
Prof. Dr./Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
HZ.MUHAMMED’İN HİRA TECRÜBESİ BAĞLAMINDA NİTELİKLİ YALNIZLIK VE İNZİVA
Özet
HZ.MUHAMMED’İN HİRA TECRÜBESİ BAĞLAMINDA NİTELİKLİ YALNIZLIK VE İNZİVA
Sadettin YETKİN
Eğitim Yöneticisi/ MEB
Yalnızlık, birey için düşünüldüğünde insan ve toplumdan uzaklaşma, kendisiyle baş başa kalma şeklinde ifade edilebilir. Sözlükte; kimse olmama durumu, kimsesizlik, ıssızlık, tenhalık (Tdk Sözlük, 2021) şeklinde tanımlanan yalnızlığın, insanlardan uzak olma ve bir başına olmaktan daha derin ve daha kapsamlı bir mana taşıdığı söylenebilir. İnziva ise tasavvufi alanla ilgili olup maddi olan her türlü varlıktan uzaklaşarak, fikri ve bedeni olarak tasaffi olmayı ifade eder. İnziva, “toplum hayatından kaçıp tek başına yaşama. Dış dünyayla bütün bağlarını keserek Tanrı’yla birleşebilmek için insanın kendi içine kapanması” (Tdk Sözlük, 2021) şeklinde tanımlanır. İnziva toplumsal hayata muhalif olma, halkın yaptıklarının aksine eylem geliştirmek veya toplumdan soyutlanmayı ifade eder.
...
Sadettin Yetkin
Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı
Entelektüel Yalnızlık
Yazının tamamını okumak için :
Özet
ENTELEKTÜEL YALNIZLIK
Mustafa TEKİN
Prof. Dr./İstanbul Üniversitesi
Victor Hugo’nun “Notre Dame’ın Kamburu” romanının başlarında şöyle bir enstantane geçer. Notre Dame manastırının meydanında festival yapıldığı sırada, meydanın orta yerinde matbaada yeni basılmış bir özgürlük bildirisini bir delikanlı heyecanlı bir şekilde okumaktadır. Danslar ve şarkıların icra edildiği bu festivali yöneten ve çokça konuşan bir adam okuyucuya yaklaşır ve onu susturur. Akşam bir şekilde bu ahalinin eline düşen bildiri okuyucusu delikanlı ile ahalinin lideri arasında bir tartışma olur. Delikanlı gündüzki bildiriyi kendisinin okuduğunu hatırlatır. Bunun üzerine ahalinin lideri mealen şöyle der: “Sen bir entelektüelsin. Sizler asillerden bile kötüsünüz. Onlar bize insan muamelesi yapmazlar; siz ise bizim başımıza bela açarsınız; biriniz masamıza ekmek koymaz.”[1] Entelektüel ne halk ne de kral tarafından sevilen bir tip değildir. Halk kendi pragmatizminde entelektüeli olabildiğince fantezik ve soyut bulurken, kral da onun sürekli eleştirilerinden yakınmaktadır. Hasılı ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilen entelektüel için yalnızlık neredeyse bir kaderdir.
...
Mustafa Tekin
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
Dosya Dışı
NEBEVİ TECRÜBENİN GENİŞLEMESİ Mİ DARALMASI MI? II Abdülkerim Sürûş’un Nebevi Rüya Nazariyesi Hakkında Bir Tahlil Denemesi[1] II. Allah Tasavvuru ve Muhayyile Bağlamında Nebevî Rüyalar Nazariyesi
Özet
NEBEVİ TECRÜBENİN GENİŞLEMESİ Mİ DARALMASI MI? II
Abdülkerim Sürûş’un Nebevi Rüya Nazariyesi Hakkında Bir Tahlil Denemesi[1]
II. Allah Tasavvuru ve Muhayyile Bağlamında Nebevî Rüyalar Nazariyesi
A. Allah Tasavvuru ve Nebevî Rüyalar Nazariyesi
Sürûş, “Nebevi Rüyaların Ravisi Hz. Muhammed” başlıklı makalelerinin giriş kısmında vahiy konusunu, ontolojik bir tasavvur yahut epistemolojik bir muhtevaya yer vermeksizin fenomenolojik yaklaşımla izah yolunu seçtiğini ifade etmektedir. Ancak Sürûş’un fenomenolojik metodun tersine, Kur’an’daki metaforik ifadeleri anlamaktan çok, problemli gördüğü noktaları çözmeye çalışmak gibi bir ön kabulle metne yaklaştığını söylemek sanırım haksız bir tespit olacaktır.[2] Ayrıca vahye inanan biri olarak Sürûş epistemik bir ön kabulün yanı sıra tasavvufa yakın bir ontolojiyle de hareket etmektedir. Bu nedenle de peygamberin vahye değil, bilakis vahyin peygambere tabi olduğunu savunmaktadır. Zira “Allah Hz. Muhammed’i yaratmış, Hz. Muhammed de Kur’an’ı telif etmiştir.”
...
Asiye Tığlı
Söyleşi
Prof. Dr. Erol Göka ile Söyleşi / “Evrensel varoluşsal temanın ihmal edilmesi, büyük bir vakum ortaya çıkardı.”
Özet
Prof. Dr. Erol Göka ile Söyleşi
“Evrensel varoluşsal temanın ihmal edilmesi, büyük bir vakum ortaya çıkardı.”
...
Erol Göka
Prof. Dr. Erol Göka, Ankara Şehir Hastanesi Psikiyatri Kliniğinde görev yapmaktadır.
Prof. Dr. Ömer Türker ile Söyleşi “İnsana hakikat bilgisinin elde ettiğinde diğerlerine merhamet nazarıyla bakar.”
Yazının tamamını okumak için :
Özet
Prof. Dr. Ömer Türker ile Söyleşi
“İnsana hakikat bilgisinin elde ettiğinde diğerlerine merhamet nazarıyla bakar.”
...
Ömer Türker
Prof. Dr. / Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı
Prof. Dr. Ekrem Demirli ile Söyleşi “Yalnızlığın büyük bir lütuf olduğunu anlamamız lazım.”
Özet
Prof. Dr. Ekrem Demirli ile Söyleşi
“Yalnızlığın büyük bir lütuf olduğunu anlamamız lazım.”
...
Ekrem Demirli
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı
Kültür Sanat
Mîrî Malı Hesabı Sesi ve Kelimelerini Çaldığım Ressamın Şair Sezai Karakoç’u
Özet
Mîrî Malı Hesabı Sesi ve Kelimelerini Çaldığım Ressamın Şair Sezai Karakoç’u
Ramazan SARAÇ
İlk defa, bundan yaklaşık 6 yıl evvel gördüm ve tanıdım onu. Şimdi yeniden oradayım; kapının önünde. Buyurgan bir el işareti içeri çağırıyor beni. Reddedilmesi imkânsız bir çağırış… Giriyorum içeri. İçeride bir âlem… Duvarlarda, yerde renklerden çiçek çiçek açmış resimler… Belirsiz yüzler ve bedenler… Masada sarılmayı bekleyen tütünler ve bazı kitaplar… Ve işte, karşımda bir âdem, yetmişlerinde. Yeniden tanışıyor ve konuşmaya başlıyoruz.
...
Ramazan SARAÇ
MASUM BİR HELALLEŞME ÇAĞRISI YAHUT ARKA PLANIN GERÇEKLİĞİ: KULÜP DİZİSİ ÜZERİNE
Özet
MASUM BİR HELALLEŞME ÇAĞRISI YAHUT ARKA PLANIN GERÇEKLİĞİ: KULÜP DİZİSİ ÜZERİNE
Hasan Hakan BOYRAZ
Avukat
Seren YÜCE ve Zeynep TAN yönetmenliğinde 2021’in son çeyreğinde seyirci ile buluşan KULÜP dizisi, son zamanlarda ulusal ve uluslararası mecralarda yükselen Türk internet dizisi popüleritesini daha da yükseğe taşıyan bir yapım oldu. 1950’li yıllarda geçen dizide Sefarad Yahudileri özelinde Türkiye’nin azınlık nüfusuna değiniliyor.
...
Hasan Hakan BOYRAZ
Avukat
Kitap Kritikleri
YALNIZLIĞIN FELSEFESİ
Özet
YALNIZLIĞIN FELSEFESİ
Feyza Nur KALECİ
Arş. Gör./İstanbul Üniversitesi
Norveçli felsefeci ve yazar Lars Fr. H. Svendsen’in kaleme aldığı Yalnızlığın Felsefesi, yalnızlık kavramını sosyolojik, psikolojik ve felsefi açıdan incelemekte; yalnızlığın tam olarak ne olduğunu, kimlere tesir ettiğini, yalnızlığın neden kaynaklandığını, bireyler ve toplum olarak yalnızlık ile nasıl ilişkilendiğimizi, yalnızlığın fiziksel ve zihinsel etkilerini, toplumsal etkileşimlerimiz üzerindeki tesirlerini, yalnızlık deneyimini artıran etkenleri, bireyleri yalnızlığa yatkın kılan sosyolojik ve psikolojik karakteristikleri sorgulamaktadır. Çalışmada yalnızlık, bireyin başkaları ile bağlantı kurma ihtiyacının tatmin edilmemesinden kaynaklanan bir olgu olarak ele alınmaktadır. Yalnızlık hakkında bireyin toplumsal etkileşiminin onun bağlantı kurmak için duyduğu arzuyu tatmin edip etmemesine göre bir değerlendirme yapılabileceği vurgulanmaktadır. Yalnızlığı yalnızlık yapan temel boyutun, duygu boyutu olduğuna; bu bakımdan yalnızlık ile tek başınalığın mantık ve deneyim açısından iki farklı olgu olduğuna dikkat çekilmektedir. Geç modern dönemde yalnızlık salgını ile karşı karşıya olduğumuz argümanına karşılık, araştırma verilerinden hareketle yalnızlıkta gu?çlu? bir artışın gözlenmediği; yalnızlık salgını ile karşı karşıya olduğumuz iddiasının ampirik olarak desteklenmediği ileri sürülmektedir. Çalışmanın temel iddiası, günümüzün en önemli problemlerinden birinin yalnızlığın artışı değil, tek başınalığın azalışı olduğudur.
...
Feyza Nur KALECİ
Arş.Gör./İstanbul Üniversitesi
YAŞLILIK VE YALNIZLIK
Özet
YAŞLILIK VE YALNIZLIK
Müşerref KÜÇÜK
Dr. / Sosyal Hizmet
Dünyanın küresel küçük bir köye dönüştüğü, dijital çağa kapı aralandığı, ekonomik, sağlık, fiziksel ve sosyal yönden işlevselliği zayıflayanın ve güncelliğini kaybedenin sistem dışına itildiği günümüz toplumlarında yalnızlık en büyük insani problemdir. Günümüzde gerek bireyci gerekse toplulukçu kültürlerde görülebilen yalnızlık duygu durumu hem yaşlıları hem de diğer yaş grubu insanları tehdit etmektedir.
...
Müşerref KÜÇÜK
Dr./ Sosyal hizmet