Dini Gruplar ve Cemaatler

Yıl:5 Sayı: 19 (Temmuz - Ağustos - Eylül)

Dini Gruplar ve Cemaatler

Editörden
EDİTÖRDEN
İnsan sosyal bir varlık olarak toplumda sosyalleşir ve farklı boyutlarda ilişkiler geliştirir. Benzer perspektife sahip, benzer düşünen ve davranan insanların birlikteliği de sosyal ilişkilerin merkezinde yer alır ve insanlık tarihi boyunca bunu gözlemlemekteyiz. Zira insan ve toplumun bir doğası olarak benzer düşünen ve davranan insanların etkileşimi kaçınılmazdır. Gelip geçicilik durumundan uzak bir yapı ve sistem oluşturmuş ve insanların iradeleri ile dahil oldukları bu birliktelikler çok genel anlamda sosyal grup şeklinde tanımlanırlar. Şayet grubun bir araya gelme saiki “dini” ise, bu durumda dini gruplardan ve/veya daha yaygın kullanımıyla cemaatlerden bahsediyoruz demektir.
Genelde din özelde İslam’ın tarihine kabaca bir göz atış, dinamik bir dini gruplar tarihi kadar dini gruplarda çeşitliliği de karşımıza çıkarmaktadır. İlk vahyin inmesinin hemen ardından “Erkam’ın Evi”nde oluşan ilk grup Medine’ye hicretle birlikte cemaat ve fırkaların oluşumunu mümkün kılmıştır. Hz. Peygamber’in (SAV) irtihalinin hemen ardından sosyal ve siyasal olaylarla etkileşimleri içerisinde farklı mezhep, tarikat, cemaat vb. yapılar görülmeye başlandı. Kimi zaman gerilimli ilişkiler üretse de, son kertede dini gruplar toplumsal gerçekliğin bir parçası olarak sivil çeşitlilik ve farklılığı göstermesi açısından devamlılık göstermişlerdir.
Modern zamanlara gelindiğinde din açısından yaşanan kırılma dini gruplarda da kendisini göstermiştir. Her şeyden önce, imparatorlukların dağılması ve ulus-devletlerin inşası ile bireyselleşme ve sekülerleşme süreci bu siyasi-toplumsal konjonktürün yeni insan profilini üretmiştir. Din sosyolojisinde “cemaatten cemiyete geçiş” şeklinde sorunsallaştırılan değişim, Ferdinand Tönnies’in klasikleşmiş eseri olan “Cemaat ve Cemiyet”te kapsamlı bir analizin konusu olmuştur. Bir yandan klasik cemaat anlayışının zayıflaması, diğer yandan bireyselleşme ve sekülerleşme dini grupları farklı sorunların odağı haline getirmiştir.
Bugün İslam dünyasının farklı coğrafi mekanlarında ve bilhassa Ortadoğu’da kadim ve çağdaş birçok dini grup bulunmaktadır. Bunlar hem bir kültürel çeşitlilik ifade etmekte, hem de sosyal ve siyasal sorunlar çerçevesinde gerilimler üretmektedir. Osmanlı’dan bu yana Türkiye’de yaşanan gelişmeler paralelinde dini gruplar da dalgalanmalar yaşanmıştır. Osmanlı’dan itibaren tarihsel süreçte cemaat-siyaset ilişkileri, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Özal Dönemi liberal politikaları, Türk-İslam sentezi, İslamlaşma, modernleşme gibi bileşenler, dini grupların bugün kazandığı formu belirlemiştir. Özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren dini gruplar her bakımdan odak noktası haline geldi. İşte bu bileşenler ve gerilimler arasında dini grupları ele almanın zorunluluğu Yetkin Düşünce dergisinin bu sayısının ete kemiğe bürünmesini sonuçlamıştır.
Bu minvalde yetkin Düşünce Dergisi’nin bu sayısına Mustafa Tekin, Süleyman Gümüş, M. Yaşar Soyalan, Harun Yıldız, Zehra Işık, Vejdi Bilgin, Ahmet Keleş, Tahir Dağcı, S. Mücahit İyiyolbulan, Esat Arslan, Yusuf Yavuzyılmaz makaleleriyle katkıda bulunmuşlar; konuyu farklı boyutlardan tartışmışlardır. Bu sayıda söyleşi bölümümüzde üç konuğumuz bulunmaktadır. İlkin, dini gruplar konusuna çalışmaları ile yoğunlaşmış uzman hocamız M. Ali Büyükkara konuk oldu. Talha Hakan Alp’in özeleştiri ağırlıklı söyleşisi ikinci sıradadır. Uzun yıllar boyunca İslam düşüncesi ve Müslümanların çağdaş sorunlarına eğilen Atasoy Müftüoğlu da söyleşiye katıldı. Söyleşileri büyük bir zevk ve merakla okuyacağınızı düşünüyoruz.
Kültür-Sanat bölümünde Elif Sabır’ın “Tevazu medeniyetinin Abideleri: Kuş Evleri” isimli, görselleri olan bir makaleyi bulacaksınız. Burada kadim medeniyetin toplumsal tezahürünü izleyebileceksiniz. Kitap kritikleri bölümünde ise Sevil Türkyılmaz’ın Zygmunt Bauman’a ait “Cemaatler: Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı” isimli kitabının değerlendirmesi bulunmaktadır. Bu sayıya katkı sağlayan tüm yazarlara içten teşekkür ederiz.
Dijitalleşme ile birlikte gerek gündelik hayat gerekse insan-insan ilişkisini muhtevi toplumsal hayat ciddi bir değişim geçirmektedir. Bu durum birkaç boyutlu bir farklılaşmayı ajandamıza getirmiştir. Bilhassa e-kitap ve e-dergiye doğru geçişlerin hızlanması Yetkin Düşünce gibi fiziki baskı yapan dergileri etkilemektedir. Okuyucularımızın bu açıdan yetkin Düşünce dergisine sahip çıkmaları gücümüzü daha da pekiştirecektir. Öte yandan bilgi ve kültür bağlamında yaşanan yüzeyselleşme ve içeriksizleşme, ortodoksisi kuvvetli dergilerin önemini daha da artırmaktadır. Zira dünya insanının özgürlüğü bu içeriksizliği aşmadan sağlanacak gibi görünmemektedir. Yetkin Düşünce duruşunu bozmadan yoluna devam etme kararlığındadır.
Yetkin Düşünce dergisinin 2022 yılı 4. Sayısının konusu “tarihsellik, evrensellik ve yerellik” şeklinde belirlenmiştir. İslam düşüncesinin özellikle çağdaş dönemde önde gelen tartışmasına tekabül eden bu başlık, din üzerine sorgulamaların derinleştiği paradigmal bakış açısına ihtiyacın arttığı, küresel ölçekte düşünsel krizlerin derinleştiği bir zaman diliminde yeni tartışma ve önerilerin ortaya konmasını sağlayacaktır. Kendisini dünya ölçeğinde sorumlu gören tüm entelektüel yazarları katkı sağlamaya çağırırken, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir gerecek dileğiyle…
                                                                                                        
Mustafa TEKİN
Genel Yayın Yönetmeni

Dosya

CEMAATLERİN KONUMU VE GELECEĞİ -Modern Toplum Çerçevesinde Bir Okuma-
Özet

CEMAATLERİN KONUMU VE GELECEĞİ
-Modern Toplum Çerçevesinde Bir Okuma-
Mustafa TEKİN
Prof.Dr./İstanbul Üniversitesi
Post/modern dünyadaki tartışmaların açık ve örtük biçimde ana problemi “din”dir dersek zannederim yanlış bir şey söylemiş olmayız. Son birkaç yüzyıldır yaşanan modernleşme sürecindeki edebiyat, içerim ve tartışmalara bakıldığında, “din” şayet bu tartışmaların dışında tutulursa geriye yavan bir içerik kalacaktır. Zira modernlik her şeyden önce paradigmal bir dönüşüm getirmiştir. Bir başka deyişle, Tanrı’dan başlayarak Tanrı-insanın konumu ve ilişkileri ile epistemolojik değişimleri zorlamıştır ki, bunlar kimi zaman kopuş ve kırılmalar şeklinde tezahür etmektedir. “Cemaat” şeklinde adlandırılan yapılar da bu kırılmalardan öncelikli olarak etkilenmişlerdir.

...
Mustafa Tekin
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
Modern Yaşamda Dini Grupların Anlam ve Güncel Değeri
Özet

Modern Yaşamda Dini Grupların Anlam ve Güncel Değeri
Süleyman GÜMÜŞ
Dr. Öğr. Üyesi/Kırklareli Üniversitesi
 
Hz. Peygamber (SAV) yirmi üç yıllık risaletinin sonunda Kur’an-ı Kerim’i ve Sünnet-i Seniyye’yi bırakarak En Yüce Dost’a kavuştuğunda geriye büyük bir ümmet bıraktı. İslam toplumu, zor koşullar altında şekillendi ama bir politik yaşantının baskı, savaş, zafer, hezimet, anlaşma yapma gibi genel özelliklerini, Hz. Peygamber’in yaşamı içerisinde tecrübe etti. Hz. Peygamber, vahyi iletmekle kalmadı ve namazda imam olduğu gibi savaşta ümmete önderlik etti, tartışmalarında onlara hakemlik yaptı; evlendi, çocuk sahibi oldu ve aile mefhumunu da doğrudan kendisi anlamlandırdı. Medine çevresine seriyyeler gönderdiğinde meşru güç/şiddet kullanımının şartlarını belirledi. 

...
Süleyman Gümüş
Dr./İstanbul Üniversitesi
MÜSLÜMAN KÜLTÜRDE CEMAAT OLGUSU VE CEMAATÇİLİK Kelimelerin Sırtında Boza Pişiren Müslümanların Hali Pür Melali veya Kelimelerin Büyüleyici Dünyasından Otokratik ve Ötekileştirici Yapılar Çıkarmak
Özet

MÜSLÜMAN KÜLTÜRDE CEMAAT OLGUSU VE CEMAATÇİLİK
Kelimelerin Sırtında Boza Pişiren Müslümanların Hali Pür Melali veya Kelimelerin Büyüleyici Dünyasından Otokratik ve Ötekileştirici Yapılar Çıkarmak
Mehmet Yaşar Soyalan
 
Giriş: Klasik Fırkalaşmalardan Modern Cemaatlere Toplumsal Olanı Tüketmenin Kolaycılığı
İslam’ın ilk yüz yıllarında Müslümanlar, kendilerini ya ataerkil geleneğin devamı olarak kabilevi aidiyetleri ile ya da siyasi duruşlarını ifade eden tanımlamalarla adlandırmışlardı. Bu adlandırmaların hiç birinde “cemaat” ifadesine rastlanmaz. Özellikle siyasi duruşları nedeniyle oluşturdukları toplumsal ve siyasi yapılar muhalifleri veya o yapının dışındakiler tarafından “falan hizip”, “falan fırka” şeklinde ifade edilmiş ve daha çok bu isimlendirmelerle anılmışlardır/ tanınmışlardır. Müslüman oluşumların, toplumsal yapıların kendilerini “cemaat” olarak adlandırmaları modern bir durumdur ve 19.yy ve sonrasının özellikle de Osmanlı sonrası dönemin isimlendirmeleridir. Müslüman coğrafyanın Batılı sömürgeciler tarafından işgal edilmesi, klasik toplumsal yapıların çözülmesi, dolayısıyla Müslümanların geneli tarafından kabul edilen meşru bir siyasi otoritenin olmayışı ile doğrudan ilişkilidir.

...
Mehmet Yaşar Soyalan
BİR ZİHNİYET VE SÖYLEM BİÇİMİ OLARAK HÂRİCÎLİK
Özet

BİR ZİHNİYET VE SÖYLEM BİÇİMİ OLARAK HÂRİCÎLİK
         Harun YILDIZ
Prof. Dr./Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Giriş
İslam düşünce tarihinde ortaya çıkan mezhepler, aynı zamanda birer zihniyet ve söylem biçimidirler. Bu anlamda her bir mezhep ve dinî grup, farklı bir zihniyet ve anlam dünyasının niteliklerini taşımakta ve bu nitelikleri taşıdığı ölçüde temsilciliğini yapmaktadır. Hâricîlik, göçebe ve konargöçer bir kültürün hakim olduğu kırsaldaki boyutuyla, tepkisel-kabîlevî zihniyet biçiminin özelliklerini yansıtan muhalif bir harekettir.

...
Harun Yıldız
Prof. Dr.
Kadınların Dinî Gruba Bağlanma Süreci ve Gruba Katılım Sonrası Yaşadıkları Değişim
Özet

Kadınların Dinî Gruba Bağlanma Süreci ve Gruba Katılım Sonrası Yaşadıkları Değişim
Zehra IŞIK
Giriş
Tasavvuf, hemen hemen tüm dinlerin bünyesinde bulunan bir anlayış şekli, bir ideale yöneliş esasıdır. Mutasavvıflar, dinin bilgiden ziyade sevgiyle alâkalı bir hal olduğunu, gönülsüz, sevgisiz bir dinî yönelimin insanı irşat edemeyeceğini vurgulamışlardır.[1] Tasavvufun amacı, bireyin ruhsal ve sosyal sorunlarına çözüm bulup, onu manevî anlamda olgunlaştırmaktır. Tasavvuf bu yönüyle psikolojiyle yakından ilişkilidir.



[1] Kara, Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul: Dergah Yayınları, 2012, s. 29, 13.

...
Zehra Işık
Tam İhtiyattan Seçim Deklarasyonlarına Dinî Gruplar ve Görünürlük
Yazının tamamını okumak için : Yazıyı Oku

Özet

Tam İhtiyattan Seçim Deklarasyonlarına
Dinî Gruplar ve Görünürlük

Vejdi Bilgin
Prof. Dr./Bursa Uludağ Üniversitesi
 
Giriş: Yeni Postnişinin Kamuoyuna İlanı
23 Haziran 2022’de Türkiye’nin en önemli dinî gruplarından biri olan İsmailağa Cemaati’nin postnişini Mahmut (Ustaosmanoğlu) Efendi vefat etti. Ertesi gün yapılan cenaze merasiminde Mahmut Efendi’nin oğlu, babasının vasiyeti gereği cemaatin başına Hasan (Kılıç) Efendi’nin geçeceğini açıkladı. Devlet erkânının da katıldığı, bütün medya kuruluşlarının takip ettiği bir cenaze töreninde yeni postnişinin kamuoyuna ilan edilmesi alışılmadık bir durumdu. 25 Haziran günü cemaatin resmi web sitesinde İsmailağa İstişare Heyeti’nin, vasiyete uygun olarak Hasan Efendi’yi yeni şeyh olarak kabul ettiğini bildiren kararı yayınlandı.  Hatta heyetin toplantısına ait fotoğraflar da web sitesinde yer aldı...

...
Vejdi Bilgin
Prof. Dr./Uludağ Üniversitesi
GELENEĞİMİZDE ZUHUR EDEN ÖRGÜTLERİN MANTIĞI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Özet

GELENEĞİMİZDE ZUHUR EDEN ÖRGÜTLERİN MANTIĞI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Ahmet KELEŞ
Prof. Dr./Dicle Üniversitesi
“İnsan inanabileceği gerçek-dışılıkları inanamayacağı gerçeklere yeğler.”[1]
 
Giriş
Bu yazımda ele almayı düşündüğüm konunun asıl zemini bölünme ve parçalanmanın Kuran’ın ve Sünnet’in ruhuna aykırılığıdır. Bu hususu, düşünce-eylem bağlamında ve bölünmenin mantığı üzerinden ele almaya çalışacağım.
İnsan düşündüğü sürece fikir ayrılıkları hep olacaktır. Çünkü düşünmek her zaman bir düşünülmüşün üzerine yapılır ve bu da yeni ve farklı bir düşünceyi doğurur. Böylece, düşünmek farklılığı her zaman beraberinde taşır. Sadece ezberleyenler düşünmezler. Önceki düşünceleri ezberlemek kişiyi düşünür kılmayacağı gibi ezberlenen düşüncelerin değerini de düşürür. Büyük ve olgun zekâlar düşünülmüş olanı ezberlemezler onları anlarlar. Onların üzerine yeniden düşünürler ve bu da onları yeni şeyleri düşünmeye ulaştırır. Mütefekkir olmak budur. Düşüncelerin çeşitliliği bölünmeye neden olmaz. Tüm düşünürler ayrı ayrı kişilerdir ama birbirlerine muhalif gruplar değillerdir. Bu nedenle insanlık tarihinde felsefe uğruna hiçbir savaş yapılmamıştır. Düşünceler bölünmenin de savaşmanın da nedeni değildir.



[1] Dücane Cündioğlu, Hakikat ve Hurafe, Kapı Y., İstanbul 2022, kapak mottosu.

...
Ahmet Keleş
Prof. Dr./ Dicle Üniversitesi
NEO-SELEFİ SÖYLEM NEREDE BAŞLAR VE NEREDE BİTER?
Özet

NEO-SELEFİ SÖYLEM NEREDE BAŞLAR VE NEREDE BİTER?

Tahir DAĞCI
Dr. Öğr. Üyesi/Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi
Son on beş yıldır selefilik konusu bir şekilde toplumumuzun hep gündeminde yer almaktadır. Medya araçlarının selefilikle ilgili haberleri “reyting” kaygısı nedeniyle öne çıkarmasının bunda büyük payı vardır. Haliyle bir konunun medya üzerinden tartışılması bu konuda bilgisi olup olmadığı dikkate alınmaksızın çoğu kişinin konu hakkında fikir beyan etmesiyle neticelenmektedir. Fakat bir konu hakkında gelişi güzel beyanda bulunulması yanlış bilgilerin kamuoyu nezdinde yayılmasına ve giderek doğru kabul edilmesine neden olmaktadır. Diğer taraftan bilgi ve araştırmaya dayanmayan yorumlar zihin karmaşasına yol açmakta, hususen selefilik konusundaki değerlendirmelerde dezenformasyon ağırlık kazanmaktadır. Peki, kimlerdir bu selefiler ve neden sürekli gündem olmaktadırlar? 

...
Tahir Dağcı
CEMAATLERİN TOPLUMSAL KONUMU ve İŞLEVİ
Özet

CEMAATLERİN TOPLUMSAL KONUMU ve İŞLEVİ
S. Mücahit İYİYOLBULAN
“Cemaat” kavram olarak düşünce tarihinde pek çok kez ele alınmış, tanım olarak doygunluğa ulaşmıştır. Antik Yunan’dan bugüne psikolojinin, felsefenin, tarihin, edebiyatın, sosyolojinin konusu olmuştur. Cemaatler farklı zamanlarda pek çok alanın ilgi sahasına girmiş olsalar da irtibatlarını daima sürdürdükleri tek bir alan olmuştur: “Din.” Kavram bolluğu ve yaşantı çeşitliliği arasında bugün gelinen noktada görmekteyiz ki cemaat, tarikat, tekke, dergâh gibi pek çok kelime bazen birbirinin mütemmimi olurken bazen de doğrudan doğruya bir aynılığı ifade etmektedir. 

...
Süleyman Mücahit İyiyolbulan
Öğretmen
YİRMİ BİRİNCİ ASIR BİR NAKŞİBENDİ-HALİDİ TÜRKİYESİ YARATABİLİR Mİ?
Özet

YİRMİ BİRİNCİ ASIR BİR NAKŞİBENDİ-HALİDİ TÜRKİYESİ YARATABİLİR Mİ?
Esat ARSLAN

  1.  
 
Tarikatler ve cemaatler günümüz dünyasında oldukça olumsuz suretlerde tezahür ediyor. Yobazlık, cehalet, cinsel istismar, devlette kadrolaşma çabaları, çağın dünyasından alabildiğine kopuk bir itikat, vs… Oysa Osmanlı’nn kuruluş sürecinde tarikatler adil ve huzurlu bir medeniyeti inşa etmek için gerekli tüm yaşam felsefesine sahiplerdi. Selçuklu sarayının tefessühü ve Moğol ve Bizans zulmüne karşı mücadele eden sufiler, Hacı Bektaşlar, Ahi Evranlar, Şeyh Edebali, Baba İlyas ve Baba İshaklar bu ümitsiz dönemde tüm Anadolu’yu örgütlemiş ve Gaziyan-ı Rum, Baciyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum gibi kadrolarla Osmanlı’yı bir cihan devleti haline getirmiş ve Osmanlı’nın bir cihan devleti haline gelmesi için gerekli dünya görüşünü çağlarının bilgi birikimini tasavvufun idrakinden süzerek sıfırdan inşa etmişlerdi.

...
Esat Arslan
FETÖ EPİSTEMOLOJİSİ, TOPLUMSAL GERÇEKLİĞİMİZ VE CEMAATLERİ ELEŞTİRME
Özet

FETÖ EPİSTEMOLOJİSİ, TOPLUMSAL GERÇEKLİĞİMİZ VE CEMAATLERİ ELEŞTİRME
Yusuf YAVUZYILMAZ
           
Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan tartışmalar cemaat-devlet-toplum ilişkilerini tekrar gündeme taşıdı. Tartışmanın sağlıklı yürütülebilmesi için;
1-Cemaatlerin İslam içindeki yeri,
2- Cemaatlerin hangi toplumsal ihtiyaçlara cevap verdiğini,
3- Cemaatlerin nasıl bir epistemolojik arka plana yaslandıklarını,
4- Cemaat siyaset ilişkilerini,
5- Cemaatlerin içinden birinin nasıl bir terör örgütüne dönüştüğünü,
6- Cemaatler konusunda yapılacak genellemelerin yanlış olduğu gibi sorun alanlarını analiz etmek gerekir.
Cemaatler, sosyolojik anlamda toplumdaki dini çeşitliliğin kültürel öğeleridir. Birer sivil toplum örgütü olarak yollarına devam edeceklerdir. Hiçbir cemaat suç işlemediği ve teröre bulaşmadığı sürece suçlanamaz. 

...
Yusuf Yavuzyılmaz

Dosya Dışı

LAİK OLMAYAN BİR DEMOKRASİ-I
Yazının tamamını okumak için : Yazıyı Oku

Özet

LAİK OLMAYAN BİR DEMOKRASİ
 
Zorbalık inanç olmadan mümkündür ama özgürlük asla.
(Alexis de Tocqueville)
GİRİŞ
Bugün Arap dünyasındaki din-devlet ilişkisi bağlamında yapılan tartışmalarda yaygınlıkla bir fikir karmaşası göze çarpmaktadır. Demokrasiyle laikliğin birbirine karıştırılması bu karmaşanın tezahürlerinden biridir. Hâlbuki iki olgu mantıksal ve tarihî açıdan birbirinden farklıdır. Ülkeleri birtakım demokrasi kriterlerine göre sıralayan demokrasi endeksleri net bir şekilde bu çözülmeye işaret etmektedir. İngiliz Economist dergisinin yayınlamış olduğu (en güvenilir endekslerden biri olan) yıllık demokrasi endeksinde Norveç, İzlanda ve İsveç 2020 yılının demokratik ülkelerinin başında gelir. Ne var ki bu üç ülkenin ikisinin anayasasında Lüteriyen Hristiyanlık resmî din olarak yer almaktadır. Üçüncüsünde ise Lüteriyen kilisesine özel anayasal statü verilmektedir. Bu konuyu ilerde detaylı bir şekilde ele alacağız. Diğer taraftan anayasalarında laik ülkeler oldukları belirtilen Kuzey Kore, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Orta Afrika Cumhuriyeti aynı endeksin en alt sıralarına yerleştirilmiştir.

...
Muhammed Muhtar Şankıti
Prof. Dr. Muhammed Muhtar Şankıti, Moritanyalı yazar/düşünür...

Söyleşi

Türkiye’de dini grupların doğuşu normal dışı koşullarda gerçekleşti.
Özet

Bir dinin peygamberi veya ilk mübelliğleri dünyadan ayrıldıktan sonra, dinin ilk orijinal sunumu ve eğer bir de kutsal kitap var ise bu metinler, sonraki nesil tarafından yoruma tabi tutulur. Çünkü yeni fikir ve vak’alar karşısında ilk kaynakların o zamana neler söyleyeceği önemlidir. Bu noktada yorumlar tabii ki farklılaşacaktır. Doğal bir süreçtir bu ve kaçınılması mümkün değildir. Er veya geç tahakkuk edecek bir gerçekliktir. Farklı tefsirler ve bunların etrafında ister istemez gelişecek farklı pratikler, belki ilk başta küçük halkalarda temsil edilirler. Din, şüphesiz insanın gerçekliğini inşa eden en önemli hakikat kaynağıdır. Bu konuda dinin en önemli rakibi olarak gösterilen bilim, kendi hakikat doktriniyle insanın dünyada bulunuşunun anlamını berkitmekte pek başarılı sayılamaz. Fakat insan dünyada bir başına bulunmaz ve toplumsal yaşam bir zorunluluk olarak belirli ilişkileri dikte eder. Bu, toplumsal yaşamın altında alt dini toplumsal birimler ortaya çıkarmaktadır. İşte bütün dinlerde var olan mezhep, tarikat, cemaat vb. yapılar bu alt dini birimler olarak tarih boyunca görülmüştür. İnsan ve toplumların aidiyet bildirdikleri bu alt birimler tarihsel süreçte olduğu gibi bugün de yoğun tartışmaların odağında bulunmaktadır. Özellikle Türkiye’de bu tartışmalar farklı sebeplerle daha da hızlanmıştır.  Biz de bu sayıda dini grupları farklı boyutlarıyla konuşmak üzere üç önemli konukla sizi baş başa bırakıyoruz.
İlk konuğumuz, Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepler Tarihi Anabilim Dalı’nda görev yapmakta olan Büyükkara’nın İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları & İlk Şiiler: Hicri İkinci Asır, Çağdaş İslami Akımlar isimli kitapları başta olmak üzere çok sayıda kitap ve makalesi bulunmaktadır.
İkinci konuğumuz, yakın zamanda, bir toplumsal aidiyete mensubiyetini dini kimliğiyle birlikte terk ettiğini ifade eden Talha Hakan Alp. Teftazânî’nin Şerhu’l-Akâid isimli kitabının tercümesini yapmış olan Alp’in konuyla ilgili düşüncelerini merak ettik.
Üçüncü konuğumuz yazar ve düşünür Atasoy Müftüoğlu. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazmış olan Müftüoğlu, çok sayıda eseriyle de düşünce dünyasında kayda değer bir birikim oluşturmuştur. Alan uzmanlığının ve kişisel tecrübelere odaklanmış bir yaklaşımın yanında bir düşünürün genel bakış açısında sorunsalın nasıl bir çerçeveye sahip olduğunu fark etmeye çalıştık.
Sivil düşüncenin kendisini ifade etmesinin hayati önemini koruduğu günümüzde düşüncelerdeki farklılığa saygıyı şiar edinmiş dergimizin bu sayısında da okuyucuya faydalı olmaya gayret ettik.
Bu ilk formlara dini cemaat diyebiliriz mesela. Dindeki hususi bir meseleyi büyütüp öne çıkartmış da olabilirler, siyasi bir gündeme de sahip olabilirler, fark etmez. Eğer biraz fazla ayrımcı, radikal, ayrılıkçı iseler İslam tarihinde fırka denmiş bu cemaatlere; tefrikaya sebep oldukları için. Fark, fırka, tefrika aynı kökten gelen kelimeler.

...
Mehmet Ali Büyükkara
Prof. Dr.
Şeffaflık, dürüstlük ve özgürlük…
Özet

Din, şüphesiz insanın gerçekliğini inşa eden en önemli hakikat kaynağıdır. Bu konuda dinin en önemli rakibi olarak gösterilen bilim, kendi hakikat doktriniyle insanın dünyada bulunuşunun anlamını berkitmekte pek başarılı sayılamaz. Fakat insan dünyada bir başına bulunmaz ve toplumsal yaşam bir zorunluluk olarak belirli ilişkileri dikte eder. Bu, toplumsal yaşamın altında alt dini toplumsal birimler ortaya çıkarmaktadır. İşte bütün dinlerde var olan mezhep, tarikat, cemaat vb. yapılar bu alt dini birimler olarak tarih boyunca görülmüştür. İnsan ve toplumların aidiyet bildirdikleri bu alt birimler tarihsel süreçte olduğu gibi bugün de yoğun tartışmaların odağında bulunmaktadır. Özellikle Türkiye’de bu tartışmalar farklı sebeplerle daha da hızlanmıştır.  Biz de bu sayıda dini grupları farklı boyutlarıyla konuşmak üzere üç önemli konukla sizi baş başa bırakıyoruz.
İlk konuğumuz, Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepler Tarihi Anabilim Dalı’nda görev yapmakta olan Büyükkara’nın İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları & İlk Şiiler: Hicri İkinci Asır, Çağdaş İslami Akımlar isimli kitapları başta olmak üzere çok sayıda kitap ve makalesi bulunmaktadır.
İkinci konuğumuz, yakın zamanda, bir toplumsal aidiyete mensubiyetini dini kimliğiyle birlikte terk ettiğini ifade eden Talha Hakan Alp. Teftazânî’nin Şerhu’l-Akâid isimli kitabının tercümesini yapmış olan Alp’in konuyla ilgili düşüncelerini merak ettik.
Üçüncü konuğumuz yazar ve düşünür Atasoy Müftüoğlu. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazmış olan Müftüoğlu, çok sayıda eseriyle de düşünce dünyasında kayda değer bir birikim oluşturmuştur. Alan uzmanlığının ve kişisel tecrübelere odaklanmış bir yaklaşımın yanında bir düşünürün genel bakış açısında sorunsalın nasıl bir çerçeveye sahip olduğunu fark etmeye çalıştık.
Sivil düşüncenin kendisini ifade etmesinin hayati önemini koruduğu günümüzde düşüncelerdeki farklılığa saygıyı şiar edinmiş dergimizin bu sayısında da okuyucuya faydalı olmaya gayret ettik.

...
Talha Hakan Alp
Konuşmak için tarafların birbirlerini anlayabilecek bir diğerkâmlık ahlakına sahip olmaları gerekir.
Özet

Din, şüphesiz insanın gerçekliğini inşa eden en önemli hakikat kaynağıdır. Bu konuda dinin en önemli rakibi olarak gösterilen bilim, kendi hakikat doktriniyle insanın dünyada bulunuşunun anlamını berkitmekte pek başarılı sayılamaz. Fakat insan dünyada bir başına bulunmaz ve toplumsal yaşam bir zorunluluk olarak belirli ilişkileri dikte eder. Bu, toplumsal yaşamın altında alt dini toplumsal birimler ortaya çıkarmaktadır. İşte bütün dinlerde var olan mezhep, tarikat, cemaat vb. yapılar bu alt dini birimler olarak tarih boyunca görülmüştür. İnsan ve toplumların aidiyet bildirdikleri bu alt birimler tarihsel süreçte olduğu gibi bugün de yoğun tartışmaların odağında bulunmaktadır. Özellikle Türkiye’de bu tartışmalar farklı sebeplerle daha da hızlanmıştır.  Biz de bu sayıda dini grupları farklı boyutlarıyla konuşmak üzere üç önemli konukla sizi baş başa bırakıyoruz.
İlk konuğumuz, Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepler Tarihi Anabilim Dalı’nda görev yapmakta olan Büyükkara’nın İmamet Mücadelesi ve Haşimoğulları & İlk Şiiler: Hicri İkinci Asır, Çağdaş İslami Akımlar isimli kitapları başta olmak üzere çok sayıda kitap ve makalesi bulunmaktadır.
İkinci konuğumuz, yakın zamanda, bir toplumsal aidiyete mensubiyetini dini kimliğiyle birlikte terk ettiğini ifade eden Talha Hakan Alp. Teftazânî’nin Şerhu’l-Akâid isimli kitabının tercümesini yapmış olan Alp’in konuyla ilgili düşüncelerini merak ettik.
Üçüncü konuğumuz yazar ve düşünür Atasoy Müftüoğlu. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazmış olan Müftüoğlu, çok sayıda eseriyle de düşünce dünyasında kayda değer bir birikim oluşturmuştur. Alan uzmanlığının ve kişisel tecrübelere odaklanmış bir yaklaşımın yanında bir düşünürün genel bakış açısında sorunsalın nasıl bir çerçeveye sahip olduğunu fark etmeye çalıştık.
Sivil düşüncenin kendisini ifade etmesinin hayati önemini koruduğu günümüzde düşüncelerdeki farklılığa saygıyı şiar edinmiş dergimizin bu sayısında da okuyucuya faydalı olmaya gayret ettik.

...
Atasoy Müftüoğlu

Kültür Sanat

TEVAZU MEDENİYETİNİN ÂBİDELERİ: KUŞ EVLERİ
Özet

TEVAZU MEDENİYETİNİN ÂBİDELERİ:
KUŞ EVLERİ
Elif SABIR
Tarihçi/Yazar
Kuşlar…
Hür olmak, ebediyete kanat açmak daima onlarla anılagelmiş. Ufuklara nazar kılmak, enginler aşmak kuşların çırptığı kanatlarda aranmış daima. Gözün göremediği yüksekliklerde kaybolan tüm uçuşlarda aranmış gaip sevdalar. Sevdiklerimizin bu dünyadan beka alemine uçuşu gibi seyredilmiş tüm kayıp kuşlar… Biraz da bu sebepten sığdırılmış özlemler kuşların uçuşlarına… Göçüp gidenlerin ebediyetten ses vermesi temennisiyle kuşların süzüldükleri göklerde aklımız kalmış. Kim bilir, belki de ten kafesinde mahpus olan ruh, en çok da kuşların uçuşunda görmüş sonsuz hayatların gökyüzünü.

...
Elif Sabır

Kitap Kritikleri

Cemaatler: Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı
Özet

Cemaatler:
Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı
Sevil Türkyılmaz
 
Bauman’ın “Cemaatler” adlı kitabı, cemaat türlerini ve cemaatleşmeleri tanıyabilmek, cemaat kavramı üzerine akıl yürütebilmek için analiz edilmesi elzem bir eser.  Öyle ki kitapta tanımlanan cemaat tipleri ile gündelik hayatta hemen her yerde karşılaşabiliriz. Bu cemaatler hayatın karmaşası ve kaosu karşısında yılgınlık ve kaygı yaşayan bireye hayal ettiği sıcak ve güvenli ortamı sunar fakat ödeteceği bedellerden haberdar etmez.
Kitabın tanıtımına geçmeden önce çok verimli bir sosyolog olan Zygmunt Bauman’ı kısaca tanıtmak istiyorum.

...
Sevil TÜRKYILMAZ
breitling chronographe etanche 50m a68062 no 1111 price omega dark side of the moon copy uk replica watches steve mcqueen watch auction tag heuer carrera calibre 16 leather strap replica watches uk omega seamaster nato strap rado first copy watches in ahmedabad swiss replica watches hello rolex reviews rado tan boots fake watches
İLİMYURDU Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti.
Adres : Molla Gurani Mah. Akkoyunlu Sk.
            No: 36 Fındıkzade Fatih / İstanbul
Tel      : 0212 533 05 35
Mail    : info@yetkindusunce.com
Tüm Hakları İlim Yurdu Yayıncılık’a aittir. Kaynak belirtilmeden hiçbir içerik kopyalanamaz. | Tasarım & Yazılım: Dizayn Sanat