Editörden
İsrail-Filistin arasında uzun zamandan bu yana var olan çatışma, çok farklı ilişki ve kavramların bileşiminde bir form kazanmaktadır. Bir yönüyle bakıldığında Arap-İsrail, Arap-Yahudi, Yahudi-Müslüman arasındaki gerilim ve ilişkiler bağlamında siyasal literatürde tanımlanır. Özellikle geçen yüzyılda gerçekleşen Arap-İsrail savaşı, meseleyi İsrail’in bölgedeki işgali karşısında Arapların bir ittifakına da dönüştürmüştü. Dünyanın çok farklı coğrafyalarında yaşayan müslümanların İsrail-Filistin meselesine teyakkuz kesbetmeleri ve nihayetinde “kanayan bir yara” olarak sürekli gündem bulması bir başka boyuttur.
Esasen Batı merkezli bir adlandırma olan “Orta Doğu”, bir bölge olarak kadim zamanlardan bugüne çok farklı boyutlarıyla dikkat çekmektedir. Dikkat edilirse ekonomik boyutunun yanı sıra zengin bir insan ve kültür birikimine sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerin yaşadıkları bölgeye dikkat kesildiğimizde, bu bölgenin haritası karşımıza çıkmaktadır. Bu minvalde “Kabe” ve “Mescid-i Aksa” da iki ayrı merkez olarak büyük dinlerin tarihi açıdan mekanlarıdır. Kudüs de bugün yeryüzünde üç büyük dinin bir şekilde kendisini refere ettiği önemli bir mekandır.
Fakat bunların içinde sadece Yahudiler üzerinden İsrail, Kudüs üzerinde mutlak mülkiyet talep etmektedir. Zaten sorun da buradan başlamaktadır. Babil sürgününün ardından diasporada geçen zamandan sonra, modern zamanlarda İsrail mutlak mülkiyet iddiasıyla Filistin’i işgale başlamıştır. Bu iddiayı ve nihayetinde işgali ileri boyuta taşıyan içsel motivasyon teolojik referanslar ile geleceğin krallığını kurmak üzere sürekli hale getirilen bir İsrail mitolojisidir. Tanrı Yahve’nin garantörlüğüyle yol aldığı varsayılan bu süreç, teolojisiyle kendisine yol haritası belirlemekte, sürekli ürettiği mitolojinin irrasyonalitesini gerçekliğe dönüştürme misyonuyla hareket etmektedir. Şiddet üreten de zaten bu irrasyonaliteyi gerçekleştirme icraatlarıdır.
Modern zamanlarda İsrail’in işgalci politikasının teoloji üzerinden bir metafizik kazanması; mitolojinin siyasi, ekonomik stratejilerle birlikte elini yükselterek “siyonizm” ile imkan dahiline girmiştir. İsrail’in bölgede Batı’nın desteği olmadan duramayacağı açıktır. Bu minvalde siyonizm ile emperyalizmin tevhid olma durumu, 7 Ekim’den sonra çok daha net bir şekilde deşifre olmuştur. Dolayısıyla meselenin görünen yüzü bölgesel düzlemde İsrail-Filistin çatışması olarak ölçek küçültülerek ortaya konulsa da, asıl büyük resim siyonizm üzerinden aslında tüm insanlığı tehdit eden bir emperyalizmdir ve tüm dünyayı bu sebeple ilgilendirmektedir. Bugün bu mesele ile ilgilenmeyenler, yarın ilgilenmek zorunda kalacaklardır. 7 Ekim tarihi, sorunun artık yeni bir eşiğe geldiğini farklı semptomlarla bize göstermektedir.
Derginiz Yetkin Düşünce sorunun bu genel resmini göz önüne alarak “siyonizm” sayısı ile karşınıza çıkmıştır. Bu çerçevede dosya konusuna Mustafa Tekin, Kadir Canatan, M.Yaşar Soyalan, Yusuf Emin Karaçuha, Muhammet Özdemir, Ali Öner, Ahmet Keleş, Yıldız Ramazanoğlu, Peren Birsaygılı Mut yazılarıyla katkıda bulunmuşlardır. Dosya konusu ile ilgili söyleşi bölümünde iki önemli ismi konuk ediyoruz. Bunlardan birisi meseleye akademik ve bilimsel vukufiyetiyle öne çıkan Şinasi Gündüz, diğeri ise sosyal medyada konuşmalarıyla dikkat çeken Ayçin Kantoğlu’dur. Dosya dışı yazılar kısmında ise bir eleştiriye de cevap niteliği taşıyan Esat Arslan’ın makalesinin ilk kısmı bulunmaktadır.
Bu sayı ile yeniden başlattığımız bölüm olan biyografi kısmında kaliteli müslüman bir entelektüel olarak Aliya İzzetbegoviç’in portresini okuyacaksınız. Kültür-sanat kısmında ise yine dosya konusu ile ilintili bir yazıyı görmekteyiz; Muhammet Çelik, Türk edebiyatında Filistin şiirlerini bize sunmaktadır. Kitap ve dergi kritikleri bölümünde iki kitabın kritiği sizi karşılayacaktır. Yazılar, Zehra Coşgun ve Kenan Dağlar tarafından kaleme alınmıştır. Dosyamıza katkıda bulunan tüm yazarlarımıza içtenlikle teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
Dünyada farklı bölgelerde ve boyutlarda yaşanan gelişmeler, emperyalizmin hız kesmeden sömürge çocuklarının sayısını artırdığını bize göstermektedir. Böyle bir konjonktürde açık ve örtük biçimde işleyen emperyalizmi, sömürgeyi deşifre etmeye çalışan, itiraz eden ve en önemlisi insanlık nazarında bir farkındalık yaratmaya çalışan Yetkin Düşünce dergisinin sesinin kuvvetli çıkması siz değerli okurlarımızın bizlere her türlü destekleriyle mümkündür. Arkasında bir sermaye bulunmayan, tamamen kendi mütevazi imkanlarıyla ve gönüllü gayretlerle vücut bulan Yetkin Düşünce dergisi, motivasyonunu sizlerden almaktadır.
Altı yılı geride bırakan derginiz, insanlığın asli sorunlarını ele almayı öncelikli görev edinmiştir. Tüm insanlığı kapsayacak bir ufuk üzerinden meselelere bakmaya çalışan Yetkin Düşünce’nin, kendi cirminin üzerinde bir etki yaratacağına inanmaktayız. Bu minvalde 26. sayının konusu “Post-truth/Mankurtlaş(tır)ma” şeklinde belirlenmiştir. Hakikatin parçalandığı, distopyanın yoğunlaştığı, yalanların doğrunun yerini aldığı ve insanın aptallaştırılmaya çalışıldığı böyle global bir süreçte insanı diri tutan imkanlara yeniden dikkat çekmek istiyoruz. İnsanlığın dirildiği, sahih ilişkiler kurduğu, ifsadın dağıldığı, yeniden felah, huzur ve barışın sağlandığı bir dünyaya ulaşabilme imkanlarını seferber etmeye çağırırken sağlıklı, mutlu günler temennisiyle…
Mustafa TEKİN
Genel Yayın Yönetmeni
Dosya
SİYONİZM-EMPERYALİZM EKSENİNDE İSRAİL
Özet
Filistin(liler)in yıllardan beri sistematik bir zulme maruz bırakılması, meseleyi iki halk arasındaki bir çatışmanın çok ötesine taşımaya yetmektedir. Konu üzerine odaklanan Yahudilik, Tevrat, İsrail, siyonizm vb. tüm kavramların birbirinden nerede ayrıldıkları ya da nasıl iç içe olduklarının ayrıştırılması zarureti vardır. Esasen 7 Ekim’den itibaren İsrail’in sistematik soykırımını açıklayabilecek bir “insan”lık manzumesini bulmak mümkün değildir. İster kadim gelenekler isterse modern dünya olsun referans gösterilen hiçbir ahlaki değer İsrail’i tutmayı başaramamıştır. Üstelik Babil sürgününün ardından, kendilerine himaye veren toplumlara vefa bile gösteremeyecek kadar bir irrasyonalitenin içinde yüzmektedir. İsrail’in tavrını belki de irrasyonel olmayan bir irrasyonaliteye götüren şey budur. İnsanlık namına İsrail’i anlamıyoruz yani.
...
Mustafa Tekin
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
BENİ İSRAİL, YAHUDİ VE SİYONİST
Özet
Günlük hayatta “İsrailoğulları, Yahudiler ve Siyonistler” gibi terimler sıklıkla eş anlamlı ve aynı şeyi ifade ediyormuşçasına kullanılırlar. Açık bir şekilde söylersek, İsrailoğulları’nın hepsi Yahudidir, her Yahudi de siyonisttir! Bu tür bir kullanım ve ezber ne tarihsel ve sosyolojik ne de kitabi verilerle uyumludur. Her bir kavram farklı dönemleri ve farklı grupları ifade eder, hatta bunlar bazen birbirleriyle çelişkili bir hal alırlar. Sözgelimi dünyada her Yahudi Siyonist olmadığı gibi, anti-siyonist Yahudiler de bulunmaktadır. Daha az bilinen bir şey, İsrailoğulları ile Yahudilik arasında bir özdeşlik kurulmasının yanlış olduğu gerçeğidir. Eğer bu konuda kafanız karışıksa, Ortadoğu’da ve dünyada uzun bir tarihi olan ve çoğu kez de gündemimizden düşmeyen bir halk üzerinde sağlam bilgi sahibi olmak istiyorsanız, bu yazı tam size göredir.
İşe Kur’an’dan başlamak istiyorum. Acaba Kur’an’da Yahudiler ve İsrailoğulları hakkında ne anlatılmaktadır? Yahudi ve İsraioğulları gibi adlandırmalarda herhangi bir mantık var mıdır? Daha da önemlisi, Kur’ani anlatımlar ile Tevrat arasında farklılıklar mı var, yoksa benzerlikler mi görülmektedir?
...
Kadir Canatan
Prof. Dr./Sabahattin Zaim Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi
AYDINLANMA, MİLLİYETÇİLİK, ULUSÇULUK VE SİYONİZM Aydınlanmacı Sömürgeciliğin Bölgedeki Jandarması Siyonist Terör Yapılanmasının Araçsallığının Boyutları Üzerine
Özet
Giriş:
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de üzerinde en çok konuşulan, yazılan konulardan biri de Siyonizm ve onun ete kemiğe bürünmüş şekli olan İsrail Terör Devleti (İDF) gelmektedir. Bunların önemli bir kısmı içeriklerinden bağımsız olarak Siyonizm ve İsrail terör yapılanması için propaganda işlevi görmektedir. Bu metinler/programlar, Filistin coğrafyasında olanları, yani İsrail ve zulümlerini, Yahudi terör örgütlerinin (İDF, İşgalci Yahudi “Yerleşimciler”; ki dünyadaki en örgütlü terör yapılanması İsrail devletidir.) yaptığı katliamlar, işgaller, işkenceler, esir/rehin almalar/ tutuklamalar üzerinden değil, nefsi müdafaa yapan mazlum Filistinlilerin eylemleri üzerinden ele alarak/ haberleştirerek/ yorumlayarak en başta bir karartma uygulamakta ve hedef saptırmaktadırlar. Sonrasında “Filistinli örgütlerin “terör saldırılarına cevap”, “İsrail’in savunma hakkı” gibi ifadelerle zulüm meşrulaştırılmaya, hatta devlet olarak İsrail mazlumlaştırılmaya çalışılmaktadır.
...
Mehmet Yaşar Soyalan
SİYONİZM DÜŞÜNCESİNİN AVRUPA TEMELLİ DEĞERLENDİRİLMESİ
Özet
Yeryüzünde birçok inanç ve ideoloji, toplumsal kimi sorunlara çözümler üretmek üzere oluşturulup geliştirilmiştir. Tarihin hangi döneminde olursa olsun toplumların bir arada yaşadığı yerlerde mutlaka siyasal, ekonomik ve sosyolojik kimi sorunlar cereyan etmiş ve toplum içindeki birileri bu sorunları çözmek adına veya daha müreffeh bir yaşam oluşturabilmek adına kimi çözüm stratejileri geliştirmişlerdir. Kimi zamansa menfi çıkarlar ön plana çıkarılarak birtakım stratejiler geliştirilmiş, hatta bu stratejiler ilerleyen zamanlarda ideoloji halini almıştır. Tabi heterojen toplumlarda menfi çözüm stratejileri geliştirilirken -toplum içinde benzerlik bakımından farklı gruplar olması hasebiyle- farklı ve birbirine zıt ideolojilerin de geliştirilmesi söz konusu olmuştur.
...
Yusuf Emin Karaçuha
20. Yüzyıldaki Avrupa-merkezci Siyonizm Eleştirileri ile 21. Yüzyıldaki İslâmî Siyonizm Eleştirilerinin Odağında Edward W. Said’in Düşündürdükleri
Özet
Bu yazının amacı, 20. yüzyıldaki Avrupa-merkezci siyonizm eleştirileri ile 21. yüzyıldaki siyonizm eleştirilerinin birbirlerinden farklı toplumsal bağlamlara yaslandığını saptamaktır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Filistin meselesiyle birlikte görünür olan Avrupa-merkezci siyonizm eleştirileri, Ortaçağ ve Yeniçağ Avrupası’nda geçmişinde Hıristiyanlık bulunan toplumlarda gelişmiş antisemitizme dayanmaktadır. Modern öncesi dönemde bankerlik yapan Yahudilerin Avrupa’da yol açtıkları çeşitli insani sorunlar, bir ırk ile dinin özdeşleştiği Yahudiliğin aleyhine kültürel ve düşünsel bir koşullanmaya yol açmıştır.[1] Birinci Soğuk Savaş’ın noktalandığı 1989 yılından itibaren önce İkinci Soğuk Savaş’ın başladığı 2012 yılına ve sonra günümüze değin devam eden siyonizm eleştirileri ise, büyük ölçüde 1948 yılında Filistin bölgesinde zoraki kurulmuş İsrail devletinin söz konusu bölgedeki Araplara ve özellikle bunlar içindeki Müslümanlara yaptığı eziyetlere dayanmaktadır. Birincisinin toplumsal bilinçaltındaki tarafları Avrupalı Hıristiyanlar ve Yahudi bankerler, ikincisinin ise İngiltere, İsrail ve Filistinli Müslümanlardır.
[1] John Rose,
The Myths of Zionism, London: Pluto Press, 2004, 50-52
...
Muhammet Özdemir
Yrd. Doç. Dr. / İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi
Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi
Uluslararası Kuruluşlar Gazze’de Neden Savaş Suçu ve Soykırımı Görmezlikten Geliyor?
Özet
7 Ekim Aksa Tufanı, İşgalci İsrail’de -işgal edilmiş topraklarda- Siyonistlerin güven içinde yaşamasının artık mümkün olmadığını gösterdi. Filistinlere ait bu kadim topraklar; bu topraklarda hakkı olmayan bir ülkenin dünya üzerinde dağılmış olan bir topluluğa üçüncü bir ülkenin toprağının peşkeş çekilmesini, toprak sahibi halkın kabul etmesi mümkün değildir. Bunun mücadelesi o günden bugüne bazen artarak bazen azalarak devam etmiş ve devam edeceği görülmektedir.
...
Ali Öner
MÜSLÜMANLARIN YAHUDİLERE DAİR DÜŞÜNCE VE KANAATLERİNİN İSLAMİLİĞİ
Özet
Bilge: Yandığı halde ısısı ve dumanı fark edilmeyen şey nedir, evlat?
Öğrenci: Öyle bir ateş ya da yanma olur mu, üstadım?
B: Olur elbette! Aklın ve kalbin yanması böyledir.
Ö: Aklın ve kalbin yanması ne demek efendim?
B: Aklın yanması düşünmek, kalbin yanması da sevmektir!
Ö: Peki, bu yangın nasıl fark edilir, pîrim?
B: Bu yangını ancak düşünerek ve severek yananalar fark edebilir!
Giriş
Düşünme ve yazmanın en zor olduğu konular hiç kuşkusuz önyargılarımızın adeta dokunulmaz olduğu alanlardır. Söz konusu önyargılar bir de toplumsal kabullere, kanaat ve inançlara dönüşürse durum daha da zorlaşır. Bu öyle bir zorluktur ki yazarın kaleminin önündeki duvar gibidir. Böyle bir engele rağmen yazmak çok büyük bir risk taşıdığı gibi doğru anlaşılamamak gibi de bir dezavantaja sahiptir. Bu yazımda ele alacağım konu tam da bu türden bir konudur. Çünkü Müslüman gelenekte ‘Yahudi’ sözcüğünün hiçbir olumlu çağrışımı yoktur. Tam aksine tüm olumsuz anlamlara tekabül eder. Müslüman bir akademisyen olarak Yetkin Düşünce’nin bu sayısında yazıp yazmamayı çok düşündüm. Fakat sonunda yazmaya karar verdim. Çünkü her biri tarihe düşülen bir not niteliğindeki Yekin Düşünce dosyaları böyle hassas bir dönemden geçerken bu konuda da bir yazı kaleme almanın anlam ve değeri konusunda beni hem ikna etti hem de heyecanlandırdı. Zira önemli olan böyle bir konuda yazabilmekti.
...
Ahmet Keleş
Prof. Dr./ Dicle Üniversitesi
Kurbanın Cellatla İrrasyonel İlişkisi
Özet
01 Ekim
Arkadaşlarla Çubuklu sahilde çay içiyoruz. Burada tül gibi yaprakları olan bir ağaç gördüm, ılgın ağacıymış. Yağmur yağıyor. Günlük tutmasam da eğer çok özel ve ilham verici bir şey varsa kaydederim. Yanımda Bağımsız Sanat Vakfından çok sevdiğim arkadaşlarım var. Sanattan edebiyattan hayattan İstanbul’un bin bir çeşit yüzünden konuşuyoruz. Türlü çeşit dertlerimiz var ama yine de burada güzel şeyler yaşamak mümkün. Özellikle de fırtınalı günlerde kimsenin tercih etmeyeceği nice denize yakın boş masalar. Lodos delirmiş, dalgalar yükselip boyumuzu aşıyor ve sonuç malum. Burada yaşayıp da denizi görmemiş nice kadın olduğunu hatırlamamak ne mümkün.
...
Yıldız Ramazanoğlu
SİYONİZMİN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ: EDEBİ SİYONİZM
Yazının tamamını okumak için :
Özet
1889 senesinin bir yaz günü Hayfa’ya gelen Teodor Herzl, şehri çok beğenmiş ve buranın kurulmasını düşündükleri İsrail devleti için büyük bir potansiyele sahip olduğunu söylemişti. Hayfa, Siyonizm hayallerinin hayata geçirildiği bir merkez olacak ve herkes tarafından parmakla gösterilecekti. Bunu istiyordu. Hatta bu ziyaretten 3-4 sene sonra yazdığı ütopik romanı Altneuland’ta bu düşüncesine yer vermişti.
...
Peren Birsaygılı Mut
Dosya Dışı
Kuran’ı Yirmi Birinci Asra Taşımada Bir Yöntem Önerisi I
Özet
Kuran’ı Yirmi Birinci Asra Taşımada Bir Yöntem Önerisi I
Esat ARSLAN
Bu makaleyi Sayın Nihat Uzun’un Yetkin Düşünce dergisinin 24. sayısında benim bir makaleme getirdiği eleştiriye borçluyum. Nihat Hoca’nın/Abi’nin eleştirdiği hususlara bir bir yanıt vermektense, genel bir usul tartışması başlatmanın hepimiz için daha faydalı olduğuna inanmam sebebiyle bu makaleyi kaleme aldım. Kuran, yirmi birinci asırda daha önce benzerini on dokuzuncu yüzyılda yaşadığı çok ağır bir kriz yaşıyor. Ve bugünkü kriz çok daha kuşatıcı ve çok daha derinden. Artık Kuran sadece doğa bilimleri ve hukukla ilişkisi konusunda değil, ele aldığı her hususta ağır bir sorgulama altında. Bu makalede benim Kuran’a yaklaşırken ve onu çağa taşırken gözettiğim temel yöntem ilkelerini bulacaksınız. Gözettiğim hedef ise, bu tartışmayı iki kişi arasında bir konuşma olmaktan çıkarıp, bu derdi çeken herkesin katılabileceği ve katkı sunabileceği kolektif bir düşünce fırtınası başlatmaktan ibarettir.
...
Esat Arslan
Söyleşi
AYÇİN KANTOĞLU: "Gazze’de bir çocuğun gözlerinden cihana baktığınız zaman hakikati orada görüyorsunuz."
Yazının tamamını okumak için :
Özet
Yetkin Düşünce’nin bu sayı konusu, Siyonizm. Yahudilerle ilgili hafızanın kökenleri Hz. Peygamber’in Medine yıllarına ve hatta iman etmenin bir gereği olan bütün peygamberlere iman dolayısıyla Hz. İbrahim’e kadar uzanmaktadır. Medine’den çıkarılmalarıyla Müslümanların hafızalarında yüz yıllar boyunca nispeten sessizleşen Yahudi sorunu, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’dan çekilmesiyle tekrar gün yüzüne çıktı. Hıristiyan Devletlerin, İslam toplumunun bilimsel, siyasi, ekonomik ve askeri mağlubiyetiyle ümmetin kalbine bir hançer gibi sapladığı İsrail Devleti, kurulma aşamasından bugüne sayısız mezalime, vahşete, insanlık dışı davranışlara başvurdu. Bu vahşet ise bir tarafı İslam dünyasında diğer tarafı dünyanın egemenliğini elinde bulunduran Batı toplumunda açılan sahnede tartışılmaya devam ederken Batı, çirkin yüzünü bu kez içini boşalttığı kavramların bile ardına saklanma gereği duymadan gösterdi.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu durumu, kendi sorumluluğumuz çerçevesinde müzakere etmek adına iki önemli konuğumuzla karşınızdayız. İlk konuğumuz, özellikle İlah-i Komedya’nın çevirisi ile tanınan Ayçin Kantoğlu. 1971 yılında İstanbul'da doğan Kantoğlu, İtalyan Lisesi’nden sonra Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü'nden mezun olmuş, akademik kariyerine İstanbul Üniversitesi'nde devam etmiş ve Antik Çağ Dilleri ve Kültürleri bölümünde Latin Dili ve Edebiyatı üzerine yüksek lisans yapmıştır. Uzun yıllar dış ticaret uzmanı olarak çalışan Kantoğlu, şu an emeklidir.
İkinci konuğumuz Prof. Dr. Şinasi Gündüz. 1960 yılında doğan Prof. Gündüz, 1984'te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. 1988-1991 yılları arasında Lisansüstü çalışmalarını Durham Üniversitesi School of Oriantal Studies ile Manchester Victoria Üniversitesi Department of Middle Eastern Studies’te yaptı. Gündüz, halen İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı’nda çalışmalarını devam ettirmektedir. Prof. Gündüz’ün Anadolu’da Paganizm: Antik Dönemde Harran ve Urfa, Misyonerlik, Pavlus: Hıristiyanlığın Mimarı başta olmak üzere çok sayıda akademik çalışması bulunmaktadır.
Süleyman Gümüş
...
Ayçin Kantoğlu
Şinasi Gündüz: “Hamas, başlattığı bu hareketle dünya genelinde bir işgal realitesi dikkat çekti.”
Özet
Söyleşi
Yetkin Düşünce’nin bu sayı konusu, Siyonizm. Yahudilerle ilgili hafızanın kökenleri Hz. Peygamber’in Medine yıllarına ve hatta iman etmenin bir gereği olan bütün peygamberlere iman dolayısıyla Hz. İbrahim’e kadar uzanmaktadır. Medine’den çıkarılmalarıyla Müslümanların hafızalarında yüz yıllar boyunca nispeten sessizleşen Yahudi sorunu, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’dan çekilmesiyle tekrar gün yüzüne çıktı. Hıristiyan Devletlerin, İslam toplumunun bilimsel, siyasi, ekonomik ve askeri mağlubiyetiyle ümmetin kalbine bir hançer gibi sapladığı İsrail Devleti, kurulma aşamasından bugüne sayısız mezalime, vahşete, insanlık dışı davranışlara başvurdu. Bu vahşet ise bir tarafı İslam dünyasında diğer tarafı dünyanın egemenliğini elinde bulunduran Batı toplumunda açılan sahnede tartışılmaya devam ederken Batı, çirkin yüzünü bu kez içini boşalttığı kavramların bile ardına saklanma gereği duymadan gösterdi.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu durumu, kendi sorumluluğumuz çerçevesinde müzakere etmek adına iki önemli konuğumuzla karşınızdayız. İlk konuğumuz, özellikle İlah-i Komedya’nın çevirisi ile tanınan Ayçin Kantoğlu. 1971 yılında İstanbul'da doğan Kantoğlu, İtalyan Lisesi’nden sonra Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü'nden mezun olmuş, akademik kariyerine İstanbul Üniversitesi'nde devam etmiş ve Antik Çağ Dilleri ve Kültürleri bölümünde Latin Dili ve Edebiyatı üzerine yüksek lisans yapmıştır. Uzun yıllar dış ticaret uzmanı olarak çalışan Kantoğlu, şu an emeklidir.
İkinci konuğumuz Prof. Dr. Şinasi Gündüz. 1960 yılında doğan Prof. Gündüz, 1984'te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. 1988-1991 yılları arasında Lisansüstü çalışmalarını Durham Üniversitesi School of Oriantal Studies ile Manchester Victoria Üniversitesi Department of Middle Eastern Studies’te yaptı. Gündüz, halen İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı’nda çalışmalarını devam ettirmektedir. Prof. Gündüz’ün Anadolu’da Paganizm: Antik Dönemde Harran ve Urfa, Misyonerlik, Pavlus: Hıristiyanlığın Mimarı başta olmak üzere çok sayıda akademik çalışması bulunmaktadır.
Süleyman Gümüş
...
Şinasi Gündüz
Kültür Sanat
TÜRK EDEBİYATINDA FİLİSTİN: ŞİİRLER VE ŞİİR ÇEVİRİLERİ
Özet
Filistin meselesi seksen yıllık yeni bir mesele; ancak Kudüs ve Mescid-i Aksa kadim bir mesele bizim için. Türklerin o coğrafyayla olan bağı, oranın Osmanlı topraklarına dahil olmasından çok daha önce, İslam dini üzerinden kurulmuş bir bağdır. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa oradadır, Kubbetü’s-Sahra oradadır, İsra ve Miraç mucizelerinin kutsal mekanları oradadır. Mekke ve Medine nasıl tüm kutsallığıyla şiirimizde yer almışsa, Kudüs ve Mescid-i Aksa da aynı şekilde tüm kutsallığıyla klasik Türk şiirinde yer almıştır. O kadar ki; şiirinde bu kutsal mekanları anmış Osmanlı şairlerinin tamamını tespit etmek bile zordur. O dönemin toplumsal yapısı günümüzden farklıydı; İslam, toplumsal yaşayışın ayrılmaz bir parçasıydı, Müslüman halk pasaportsuz bir şekilde tüm İslam ülkelerini dolaşabiliyordu. Bu açıdan, Kudüs ve çevresi aynı zamanda bir ziyaret mekânı olarak da Osmanlı şairlerinin muhayyilesinde yer alıyordu.
...
Muhammet Çelik
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Biyografi
ALİYA İZZETBEGOVİÇ (1925-2003)
Özet
Aliya İzzetbegoviç 1925'te bugün Bosna-Hersek'in kuzeybatısında bulunan Bosanski Šamac kasabasında dünyaya geldi. Ailesi İslâmî duyarlılığa sahip olmakla birlikte, İslam karşıtı ve Müslümanları Avrupa'ya dışarıdan girmiş kimseler olarak gören bir çevrede yetişti. Saraybosna'da bir Alman lisesinde eğitim gördü. Disiplinli ve bilime önem veren bir hayat yaşadı.
...
Mustafa Tekin
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
Kitap Kritikleri
GÖÇEBE KİMLİK: Yahudi Kimlik Siyaseti Üzerine Bir İnceleme Gilad Atzmon, İstanbul, Mana Yay., 2013, 232 s.
Özet
Gilad Atzmon, İsrailli bir müzisyen, yazar ve aktivisttir. “Göçebe Kimlik: Yahudi Kimlik Siyaseti Üzerine Bir İnceleme” adlı kitabında; kimlik, kültür, siyaset ve tarih konularına odaklanarak kendi deneyimlerini ve düşüncelerini paylaşır. Atzmon, kitapta Yahudi kimliğini ve İsrail devletinin politikalarını sorgular, ayrıca kendi kişisel deneyimleri üzerinden bu konuları ele alır.
Atzmon, genç yaşlarında keskin bir Siyonist olan büyükbabasının etkisi altında büyümüştür. Tıpkı büyükbabası gibi Yahudi ırkının üstünlüğüne inanmıştır. Mecburi askerlik görevine yakın zamanlarda bir caz programına katılmış ve orada siyahi bir caz müzisyeni olan Charlie Parker’dan etkilenmiştir. O günden sonra en iyi şeyleri Yahudilerin yaptığı düşüncesi ona çok garip gelmeye başlamıştır.
...
Zehra Coşgun
İŞGALİN MİMARİ HEGEMONYASI: OYUK TOPRAKLAR
Özet
Yazar 1970’te Hayfa’da doğdu. Mimarlık alanında Londra’da eğitimini sürdürdü. Başta doğduğu yer olan İsrail olmak üzere dünyanın diğer yerlerinde işgal edilen ya da baskı altında olan coğrafyalarda Mimari’nin sistematik bir şekilde nasıl hegemonik bir unsur olarak kullanıldığına dair ciddi çalışmalara imza attı. 2002 yılında Berlin’de açtığı ‘Sivil İşgal’ adlı sergi ile İsrail tarafından baskıya uğramaya başladı. Bunun üzerine çalışmalarını uluslararası kamuoyuna daha sistematik bir şekilde duyurabilmek için Londra’ya taşınarak burada "Forensic Architecture (Adli Mimarlık)" adlı bir merkez kurmuştur. Merkezin çalışmaları dikkat çekmeye başlayınca 2020 yılında Amerika’ya seyahatine kısıtlama getirildi. Merkez sadece mimari olarak değil dünya genelinde meydana gelebilecek savaşlardaki orantısız devlet terörü ve insan hakları ihlallerini, örneğin kimyasal zehirlerin işgal edilen topraklar üzerinde kullanılıp soykırıma varan sonuçlar doğurmasını da çok yönlü olarak araştırarak belgelendirmektedir.
...
Kenan Dağlar