Mahmut BAŞ-“Ülke Olarak Paradigma Değişikliğine Gidilmeli”
Sayı:21 / Afetler ve Teodise - Söyleşi
Mahmut Baş
SÖYLEŞİ
Mahmut BAŞ-“Ülke Olarak Paradigma Değişikliğine Gidilmeli”
Jeofizik Yüksek Mühendisi, Kızılay İstanbul İl Merkezi Yön. Kur. Üyesi
6 Şubat’ta yaşadığımız büyük K.Maraş depreminden 11 ilimiz ve Suriye’nin Kuzeyi büyük oradan da etkilendi. Depremin ardından deprem bölgesine devletin seferberliğinin yanı sıra yurtiçinden ve yurtdışından birçok arama kurtarma ekipleri, dernekler, vakıflar ve yardım için çok sayıda gönüller gitti. Deprem bölgesinde sahada bizzat yardım faaliyetlerinde bulunan Jeofizik Yüksek Mühendisi olan ve aynı zamanda da 1998 yılında İBB Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü'nü kuran Mahmut Baş ile büyük Kahramanmaraş depremini ve olası depremler üzerine konuştuk.
Konuşan: Rukiye KÜREK
SÖYLEŞİ
Mahmut BAŞ-“Ülke Olarak Paradigma Değişikliğine Gidilmeli”
Jeofizik Yüksek Mühendisi, Kızılay İstanbul İl Merkezi Yön. Kur. Üyesi
6 Şubat’ta yaşadığımız büyük K.Maraş depreminden 11 ilimiz ve Suriye’nin Kuzeyi büyük oradan da etkilendi. Depremin ardından deprem bölgesine devletin seferberliğinin yanı sıra yurtiçinden ve yurtdışından birçok arama kurtarma ekipleri, dernekler, vakıflar ve yardım için çok sayıda gönüller gitti. Deprem bölgesinde sahada bizzat yardım faaliyetlerinde bulunan Jeofizik Yüksek Mühendisi olan ve aynı zamanda da 1998 yılında İBB Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü'nü kuran Mahmut Baş ile büyük Kahramanmaraş depremini ve olası depremler üzerine konuştuk.
Konuşan: Rukiye KÜREK
Bilinçlendirme çalışmalarına ilkokuldan başlanmalı
Ülkemizde nüfusun yoğun bir bölümü büyük depremlere yol açan fay hatlarının üzerinde olmasına rağmen, deprem eğitimi konusunda oldukça gerideyiz bu eğitimsizliği aşmak için neler yapılmalı?
Deprem eğitiminden kastettiğiniz; Jeofizik Jeoloji, inşaat, coğrafya, meteoroloji, deprem mühendisliği gibi eğitimler hakkında ise bu eğitimlerimiz genel anlamda iyi olmakla birlikte, bu alanlarda dünya çapında saygınlığı olan ve çok iyi yetişmiş mühendis ve bilim insanlarına sahip olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Ancak; sadece deprem değil, meteorolojik, yeryüzü veya insan kaynaklı acil durum, afet, ilk yardım, güvenli yaşam gibikonularda toplum tabanlı öğretim eksikliklerimiz yüzünden, bilinçli bir toplum olduğumuz söylenemez.
İlk yardım, güvenli yaşam ve afetlere karşı dirençli toplum haline gelebilmek için; bilinçlendirme ve farkındalık çalışmalarını ilkokuldan itibaren başlatmak, sadece eğitim süresi boyunca değil, farklı şekillerde bu çabayı ömür boyu sürdürmek, toplumsal tabanlı katılım ve tatbikatlarla da bilinç ve farkındalığımızı diri tutmak zorundayız.Üzerinde yaşadığımız vatanımızın doğal yapısı bunu zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizdeki depremler uyuyan volkanları uyandırabilir mi?
Aktif bir volkanın, çok büyük bir depremin oluşturduğu sarsıntıdan veya dalgalardan etkilenmesi elbetteki mümkündür. Ancak, son depremlerin, ülkemizdeki volkanları harekete geçirecektir veya uyuyan volkanları uyandıracaktır diye bir şey söylemek mümkün değildir. Bununla birlikte, dalma batma zonlarında örneğin, Endonezya ve benzeri yerlerdeki volkanlarla depremlerin etkileşim halinde olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Ancak, ülkemiz açısından böyle bir şey söz konusu değildir.
Depremler yapay olarak tetiklenebilir mi?
Madenler ve büyük kazılar için yapılan patlatmalar ile büyük barajlarda biriken su kütlesi etkisiyle, mikro depremler meydana gelebilmektedir. Ancak, yıkıcı ve ağır hasarlara neden olabilecek büyük depremleri yapay olarak üretmek mümkün değildir. Bildiğim kadarı ile bilim camiasında; büyük depremler üreten fayların zonlarına, sondajlarla 20 km derinliğe kadar inip su basarak; beklenen büyük bir depremi, daha küçük ‘büyüklük’te depremler üreterek azaltmak mümkün olur mu gibi birtakım düşünceler gündeme gelmiştir. Ancak bu yöndeki düşünceler, çeşitli ekonomik ve fiziki koşullar veya imkansızlıklar nedeni ile gerçekleşememiştir. Bir şeyi hayal edip, acaba bunu yapmak mümkün müdür diye dile getirmek, o şeyi gerçekleştirebilmek anlamına gelmez.
Olası İstanbul depreminde tsunami olacak mı?
Marmara denizi içinde olası bir deprem sonucunda, deniz içinde meydana gelebilecek heyelanların etkisiyle tsunaminin oluşacağı tahmin edilmektedir. İstanbul için yapılan tsunami tehlikesi çalışmasına göre İstanbul’un; Adalar dahil, Üsküdar ve güney kıyı ilçelerini kapsayan 17 ilçesi tsunamiden etkilenecektir. Buna göre, ortalama su basma derinliğinin 6 metreye kadar ulaşacağı, su basma mesafesinin Beşiktaş ilçesinde 200 m, Silivri ilçesinde ise 3000m.ye kadar ilerleyeceği, 21.000’den fazla binanın etkileneceği ve dalganın 8-10 dakika içerisinde kıyıya ulaştığı tahmin edilmektedir.
Marmaray ve metro gibi ulaşım araçları depremde ne kadar güvenli?
Marmaray, Avrasya Tüneli, boğazdaki Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü gibi önemli mühendislik yapıları depreme karşı son derece güvenli yapılar olarak inşa edilmişlerdir.
Sismik izolatörler hakkında ne düşünüyorsunuz ve Türkiye’de uygulanma sıklığını yeterli buluyor musunuz?
Sismik izolatörler, ülkemizde özellikle de hastahane binalarında kullanılmaktadır. Deprem nedeniyle binaya gelen deprem yükünü azaltarak veya sismik enerjiyi sönümleyerek binaların hasar görmeden işlevini sürdürmesini sağlayan önemli bir uygulamadır. Depremden sonra mutlaka ayakta kalması veya hizmetini kesintisiz sürdürmek durumunda olan tüm yapılar için gereklidir. Ekonomik ve fiziki koşulları uygun tüm yapılar için önerilir. Bildiğim kadarı ile İstanbul’daki önemli bazı hastanenler dışında, Mecidiyeköy köprüsü ve Atatürk Havaalanı çatısı sismik izolatörler ile güçlendirilmiştir.
“Ülkemizdeki Her Şehir Afetlerin Kuluçka Merkezlerine Dönüşmüştür”
Yaşadığımız büyük Maraş depreminde yıkılan binalarda ve yanlış arazi üzerine İstanbul’daki imara açılan arazileri ve binaları değerlendirecek olursak neler söylemek istersiniz?
Plansız ve çarpık yapılaşmalar yüzünden ülkemizdeki her şehir afetlerin kuluçka merkezlerine dönüşmüştür. Çarpık yapılaşmanı en temel unsurunu ise imar afları, revizyon imar planları ve plan tadilatları oluşturur. Son yaşanan depremlerden dolayı, imar aflarının gündeme gelmesi çok zor gözüküyor olsa da, plan tadilatları ve revizyon imar planları halen daha yapılıyor ve yapılmaya da devam edecektir. Depreme maruz olup da; dere yataklarına, sıvılaşma potansiyeli yüksek alanlara, tarım arazilerine inşa edilmemiş ya da kalitesiz ve çarpık yapılaşması olmayan tek bir şehrimiz veya kasabamız yoktur.
Özellikle parsel bazlı plan tadilatları ve revizyon imar planları ile her bir kentimizi kendi ellerimizle bina ve beton çöplüğüne çevirmişiz. İlginç olan ise yapılan işin “yasal” olmasıdır. Konu aslında; “yasal” olmaktan ziyade “ahlaki” bir sorundur. Ahlaki bu ve buna benzer sorunlarımızın nelere mal olduğunu görmez ve bu duruma son vermediğimiz takdirde, enkaz altında kalmaya devam edeceğiz.
Türkiye’de Afet Önleme ve Risk Azaltma
Büyük afet yaşadık ve Türkiye olarak zorlu bir süreç geçirdik, Türkiye genelinde iller için özellikle de İstanbul’da olacak olası bir deprem için nasıl bir hazırlık yapılmalı?
Sadece gerçekleşen son büyük depremler sonucunda oluşan afetlere yönelik değil, ülkemizde gelişen tüm afetlere baktığımızda çok rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Türkiye’de; eksiklikleri olmasına rağmen, ‘acil durum yönetimi’ sorunundan ziyade, çok büyük bir ‘risk yönetimi’ sorunu vardır. Bu konuda ülke olarak bir paradigma değişikliğine gitmek yani, afetin olmasını bekleyip onunla mücadele etmek yerine, doğa olaylarının afetlere dönüşmeden; afetlere neden olan tüm kentsel risklerin ortadan kaldırılması veya azaltılması gerekir.
Yine ülkemiz açısından olaya baktığımızda, afet önleme ve risk azaltma hedefine dönük çabaların kurumsal düzeyde geliştirilememesi nedeniyle, risk azaltma çaba ve çalışmalarının daima ikinci planda kaldığına şahit olmaktayız. Bunun için, "afet ve acil durum yönetimi" ile “afet önleme ve risk azaltma” çalışmalarının eşgüdüm halinde yürütmek yani, "bütünleşik afet risk yönetimi" yapısını kurumları ile beraber oluşturmak zorundayız.
Bütünleşik afet risk yönetimin sistemini kurumları ile beraber oluşturduktan sonra, Ulusal Risk Azaltma Stratejimizi hazırlamak durumundayız. Bu strateji de üç aşamada uygulamaya konulmalıdır.
Makro Düzey Stratejiler diyebileceğimiz,kentlerin ülke ve bölge içindeki kimliğinin belirlenmesi ve ilişkili ülkesel/bölgesel kararlar ve politikaların oluşturulması;
Orta Düzey Stratejiler yan
i,Büyükşehir ve il ölçeğinde, eylem alanlarında, risk azaltma strateji planı ve nazım plan stratejilerinin belirlenmesi;
Mikro Düzey Uygulamalar yani Kentsel dönüşüm ve iyileştirme bölgelerinin sınırları, dönüşümün türü, kapsamı ve fonksiyon ağırlıklarının belirlenerek, eylem planlarının hazırlanması. Sosyal ve fiziksel güçlendirme çalışmalarına başlanılması gerekir.
Hazırlanan bu stratejilerin, merkezi ve yerel düzeyde sıkı takip edilmesi, yaptırım temelli düzenlemelerin yapılması risklerin dışlanması, azaltılması, paylaşılması ve transferi konularında politikalar geliştirilmesi ve ilgili normların oluşturulması diğer önemli konular olarak karşımıza çıkar.
Bilindiği üzere, en büyük kayıplar, kentlerde ve dar gelirli kesimler üzerinde meydana geldiğinden; köyler de planlı yerleşimler statüsüne alınarak, risk azaltma çalışmaları mutlaka, kentlerde ve dar kesimli üzerinden yürütülerek, eş zamanlı olarak da kamu yapılarının güvenli hale getirilmesi sayesinde; doğal tehlikelerin afete dönüşmeden önlenmesini yani, on binlerce can kaybı ve yaralanmaya, milyarlarca dolar maddi kayba neden olmadan başarabiliriz.
Büyük Kahramanmaraş depreminin şiddetini ve yarattığı sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaşamış olduğumuz bu çok büyük ve yıkıcı iki depremi yabancı bilim insanları şu şekilde değerlendirmişlerdir; Japon Prof. S.Toda; ‘Depremin yüzeye yakınlığı ve büyüklüğü çok büyük hasara neden oldu. Enerji miktarı ise, Büyük Hanshin ve 2016 Kumamoto Depreminden 10 kat fazla.’
İngiliz Sismolog S. Hicks; ‘Bu fay hattını Britanya adaları üzerine yerleştirseydik şehirlerimiz dümdüz olurdu.’ ABD’li Deprem Uzmanı Doç. J. Hubbard; Olağan dışı bir deprem ve bu fay sistemi üzerinde daha önce tespit edilenlerin hepsinden daha büyük.’ ABD’li Deprem Uzmanı, D. Shelly; ‘Dünya’da çok nadir rastlanan bir durum.’ Sismoloji uzmanı Prof. H. Tobin; ‘24 saatten daha kısa bir sürede bu kadar büyük iki depremi, sismolojik aletlerin icadından bu yana böyle bir olay görmedik.’ İtalyan Jeofizikçi Prof. C. Doglioni; ‘2016 yılında İtalya’da meydana gelen depreme göre 130 kat daha büyük bir enerjiye sahip.’ Avrupa Yerbilimleri Birliği Başkanı Jeoloji Prof. D. Batist; ‘Durumu daha da kötü yapan şey, çok güçlü ikinci depremin, ilk depremde hasar görmüş olduğu aynı bölgeyi vurmasıydı.’ AFAD: 17 Ağustos depreminden 3 kat daha büyük, 3 kat daha yıkıcı.’ Şeklinde değerlendirmişlerdir. Benzer bir felaketi tekrar yaşamak istemiyorsak, şimdi, hemen harekete geçmek zorundayız. Bir “Ağaç dikmek için en uygun zaman 100 yıl öncesiydi, ikinci en uygun zaman ise şimdi.” Çin atasözünden mülhem; dirençli şehirler oluşturmak için en uygun zaman, belki elli yıl öncesi idi, ama en uygun ikinci zaman ise şimdidir şeklinde ifade etmek isterim.
Büyük İstanbul Depremi İçin Senaryolar
Beklenen Büyük İstanbul depremi yaşanırsa sizce şiddeti, yıkımı ve sonuçları Maraş başta olmak üzere 11 ili etkileyen depremle eş değerde olur mu?
İstanbul için yapılan deprem senaryolarına göre en az olmak üzere; 14.200 can kaybı, 8.100 ağır yaralı ve yaklaşık 75.000 hafif yaralı olacağı ve yaklaşık 1.200.000 binanın; 13.500’ü çok ağır, 34.400’ü ağır, 146.500’ü orta, 302.000 binanın ise hafif hasar göreceği hesaplanmıştır. Yani toplamda, yaklaşık 500.000 binada farklı düzeylerde hasar oluşacaktır. Ayrıca, 640.000 adet hane için acil barınma ihtiyacı oluşacak, 20.625 km.lik içme suyu hattının 463 noktasında,17.866 km.lik doğal gaz şebekesinin 355 noktasında,818.061 adet doğal gaz kutusundan 86.500 adedinde hasar meydana gelecektir. İstanbul’u etkileyecek böyle bir depremin, İstanbul’a komşu illerde de benzer bir hasara neden olacağını düşünüldüğünde, benzer bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu ve ayrıca, İstanbul ve çevresinin ürettiği ekonomik değer dikkate alındığında ise maddi kaybımızın ne düzeyde gerçekleşeceğini tahmin etmek zor olmayacaktır. İstanbul ve çevresini etkileyecek böyle bir felaket; Allah korusun, ulusal bağımsızlığımızı bile tehdit eder.