Kırgızistan’da Dini Ritüeller ve Törenler: Gelenek, Kimlik ve Değişim Çatısında Bir Toplumsal Doku

Sayı:30 / Töre ve Törenler - Dosya

Abai Amantai

Giriş
İnsanlar tarih boyunca yaşamın bir içeriği olarak doğum, ölüm, evlilik gibi her türlü durumlarda çeşitli tören ve ritüellere başvurarak her durum için bir anlam aramışlardır. Bu ritüeller, yalnızca dini vecibeleri yerine getirme biçimi değil; aynı zamanda toplumsal dayanışmayı güçlendiren, aidiyet duygusunu pekiştiren ve kültürel mirası aktaran sembolik eylemlerdir. Kırgızistan, bu yönüyle tarihten bugüne hem İslam’ın mirası, hem de eski Şamanist ve ataerkil inançların harmanlandığı, Sovyetler döneminden İslam’ın kalıntıları olarak aktarılırken; Sovyetlerden sonra yeniden dindarlaşan, yeniden İslamlaşan toplumda kimi zaman örtüşen, kimi zaman da ayrışan bir olgu olarak gelenek, kimlik ve değişim çatısı altında zengin ve dinamik bir kültürel doku sunar.
Bu makalede, Kırgızistan’daki dini ve toplumsal törenler, ritüeller; sosyolojik, tarihsel ve kültürel bağlamda ele alınacak, bu ritüellerin birey ve toplum üzerindeki etkisine dikkat çekilecektir. Yazarın Kırgızistanlı olması nedeniyle yaşamın içinden gözleme ve tecrübeye dayalı bir yaklaşım söz konusudur. Yazının amacı, Türkiye gibi kardeş, benzer kültürel geçmişe sahip bir coğrafyadan bakıldığında Kırgız toplumunun kimliğini şekillendiren ritüelleri ve onların anlamını daha iyi kavramaktır.

Kırgızistan’da Dini Ritüeller ve Törenler:
Gelenek, Kimlik ve Değişim Çatısında Bir Toplumsal Doku
Abai Amantai
Dr./Kırgısiztan
Giriş
İnsanlar tarih boyunca yaşamın bir içeriği olarak doğum, ölüm, evlilik gibi her türlü durumlarda çeşitli tören ve ritüellere başvurarak her durum için bir anlam aramışlardır. Bu ritüeller, yalnızca dini vecibeleri yerine getirme biçimi değil; aynı zamanda toplumsal dayanışmayı güçlendiren, aidiyet duygusunu pekiştiren ve kültürel mirası aktaran sembolik eylemlerdir. Kırgızistan, bu yönüyle tarihten bugüne hem İslam’ın mirası, hem de eski Şamanist ve ataerkil inançların harmanlandığı, Sovyetler döneminden İslam’ın kalıntıları olarak aktarılırken; Sovyetlerden sonra yeniden dindarlaşan, yeniden İslamlaşan toplumda kimi zaman örtüşen, kimi zaman da ayrışan bir olgu olarak gelenek, kimlik ve değişim çatısı altında zengin ve dinamik bir kültürel doku sunar.
Bu makalede, Kırgızistan’daki dini ve toplumsal törenler, ritüeller; sosyolojik, tarihsel ve kültürel bağlamda ele alınacak, bu ritüellerin birey ve toplum üzerindeki etkisine dikkat çekilecektir. Yazarın Kırgızistanlı olması nedeniyle yaşamın içinden gözleme ve tecrübeye dayalı bir yaklaşım söz konusudur. Yazının amacı, Türkiye gibi kardeş, benzer kültürel geçmişe sahip bir coğrafyadan bakıldığında Kırgız toplumunun kimliğini şekillendiren ritüelleri ve onların anlamını daha iyi kavramaktır.
 
I. Tarihten Günümüze Ritüelin Yolculuğu: Kırgız Toplumunun Hafızasında Dini Pratikler
Kırgız toplumunun ritüel anlayışı, uzun bir tarih üzerine kuruludur. Eski dönemlerde Şamanist ve Tengrici inanç sistemleri çerçevesinde şekillenen bu ritüeller, doğayla iç içe, ruhlar dünyasıyla sürekli temas hâlinde olan bir anlam üzere gelişmiştir. Ataların ruhlarına dua etmek, dağ ve su gibi doğal varlıklara kutsiyet atfetmek, kurban sunmak gibi pratikler; o dönemin inanç sisteminde hem bireysel arınma hem de toplulukla bağ kurma işlevi görmüştür. Bu dönemdeki ritüel, doğrudan hayatla ve doğayla iç içe bir varoluşun ifadesiydi.
İslam’ın Orta Asya’ya gelişiyle birlikte Kırgız toplumunun dini pratikleri büyük bir dönüşüm geçirdi. 8. yüzyıldan itibaren bölgeye yayılan İslam, başlangıçta yerel inançlarla yan yana var olmuş; zamanla Şamanik unsurları kendi bünyesinde yeniden anlamlandırarak İslamlaşmış bir ritüel kültürü ortaya çıkarmıştır. Bu dönemde doğum törenlerinden cenaze törenlerine, kurban kesiminden türbe ziyaretlerine kadar birçok pratik hem İslamî hem de geleneksel unsurların iç içe geçtiği yapılar hâlinde varlığını sürdürmüştür. İslam, Kırgız kimliğinde merkezi bir yere yerleşmiş; fakat bu yerleşme yerel gelenekleri tamamen silmeden, onları dönüştürerek yeniden anlam katmıştır.
Sovyetler Birliği döneminde ise dinî ritüeller kamusal alandan büyük ölçüde dışlanmış, özellikle kentli kesimde din, mahremiyetin ve geleneksel otoritenin sembolü hâline gelmiştir. Fakat kırsal bölgelerde ritüel geleneği tamamen kaybolmamış, aksine geleneksel değerlerin taşıyıcısı olarak gizli bir biçimde sürdürülmüştür. 1991’de bağımsızlığın kazanılmasının ardından ise Kırgızistan’da İslamî ritüeller tekrar görünürlük kazanmış; camiler, medreseler ve dini cemaatler toplum hayatında aktif roller üstlenmeye başlamıştır. Bu dönemle birlikte hem Şamanik kalıntılar hem de Sovyet dönemi sonrası gelenekler İslamî kimliğe entegre edilmiş, böylece ritüel, kimlik inşasında yeniden kilit bir işlev kazanmıştır.
 

II. Birey, Kimlik ve Ritüel

Ritüeller yalnızca kolektif kültürün taşıyıcısı değil, aynı zamanda bireyin kendini tanıma, anlamlandırma ve toplumsal bir yere oturtma sürecinde temel bir rol oynar. Kırgızistan bağlamında bu süreç, hem tarihsel mirasın hem de çağdaş dönüşümlerin izlerini taşır. Bir yandan eski inanç sistemlerinin kodladığı davranış kalıpları, diğer yandan İslam’ın bireyi Tanrı ile doğrudan ilişkilendiren anlayışı, ritüeller aracılığıyla bireyde çok katmanlı bir kimlik algısı oluşturur.
Birey için ritüel; doğumdan ölüme uzanan yaşam çizgisinde, geçiş dönemlerini anlamlandıran bir eşiktir. Bu eşik çoğu zaman dini bir form taşısa da, aynı zamanda sosyo-kültürel kimliğin pekiştiği sahnedir. Örneğin; bir çocuk için isim koyma töreni (at koyuu) yalnızca bir gelenek değil, aynı zamanda ailenin dini ve kültürel yönelimini ilan ettiği sembolik bir eylemdir. Aynı şekilde, genç bir bireyin sünnöt toy (sünnet düğünü) ya da nıkah okutuu (nikâh kıydırma) gibi ritüellere katılması, onun hem Müslüman hem de Kırgız kimliğini içselleştirmesi açısından güçlü bir sosyal etkileşim zemini sunar.
Modernleşme ve kentleşme süreçleri, bireyin kimliğinde parçalanmalara veya dönüşümlere sebep olsa da ritüeller bu kırılmaları dengeleyen bir hafıza alanı olarak işlev görür. Özellikle Sovyet sonrası dönemde bireyler, kaybettikleri aidiyet hissini yeniden yapılanan dini pratiklerle tamamlamaya çalışmışlardır. Bu süreçte birçok birey, İslamî ritüelleri sadece dini bir vecibe değil, aynı zamanda kimlik arayışının bir parçası olarak benimsemiştir. Aynı zamanda Sovyet döneminde sınırlı olsa bile sosyal hayatta yer alan dini ritüeller, bireylerin kimlik kodları olduğu gibi, kimliklerini korumanın bir aracı da olmuşlardır. Örneğin, Kırgız’ı bir Rus’tan ayıran kimlik kodu Müslüman olmak iken, onun en indirgenmiş dini bir ritüele yansıması sünnet olmaktır.  
Ayrıca ritüellerin birey üzerindeki etkisi sadece içsel kimlik inşasıyla sınırlı değildir. Ritüele katılan birey toplumdan kabul görür; sosyal onay ve meşruiyet kazanır. Bir kişinin cenaze törenine katılması ve Kur’an okutmaya katılması sadece dini bir görev değil, sosyal bir varlık olduğunu ilan etme biçimidir. Böylelikle birey yalnız kalmaz, ritüel sayesinde “toplum” dediğimiz görünmeyen örgüye dahil olur.

 

III. Toplumsal Hafıza, Dönüşüm ve Ritüellerin Yeniden İnşası

Kırgızistan'daki dini ritüeller yalnızca geçmişin bir tekrarı değil, aynı zamanda hafızanın güncellenmesi ve kimliğin yeniden inşası için bir araçtır. Ritüeller, zamanla dönüşen bir hafızanın taşıyıcısı olarak işlev görür. Bu noktada, özellikle Sovyetler sonrası dönemde yaşanan toplumsal ve dini dönüşüm, geçmişin hatırlanış biçimini ve ritüellerin uygulanış tarzını da etkilemiştir.
Sovyet döneminde dine dair birçok uygulama yasaklanmış, ibadetler gizli yapılmış, halkın büyük kısmı dini bilgisini dedelerden, yaşlı kadınlardan fısıltılarla öğrenmiştir. Bu nedenle dini törenler bir anlamda “yarım kalan” ya da “örtük” ritüeller olarak nesilden nesile aktarılmıştır. Ancak 1991 sonrası dini özgürlük ortamının yeniden sağlanmasıyla birlikte bu törenler yeniden görünür olmuş, fakat artık sadece gelenekten ibaret olmayan, aynı zamanda kimlik arayışının bir parçası hâline gelmiştir.
Bu süreçte din adamları, geleneksel dinî bilgi taşıyıcıları (molla, hoca, aksakallar) ile birlikte modern dini cemaatlerin, hareketlerin temsilcileri de sahneye çıkmış; bu da ritüellerin anlamında, biçiminde ve meşruiyetinde değişimlere neden olmuştur. Artık bir janaza töreninde hem geleneksel dualar, törenler yer alırken, hem de yeni İslami bakış açısı yer alabilmekte, yer yer çatışmaktadır da.
Bu değişim sadece biçimsel değil, aynı zamanda işlevseldir de. Ritüeller artık sadece kutsal görevler değil, aynı zamanda birey ve toplumun kimliğini inşa ettiği, geçmişle bağ kurduğu ve geleceğe aktardığı sembolik anlatılardır. Sosyal medya gibi yeni araçlarla birlikte bu törenler görünürlük kazanmış, kimi zaman gösteriye dönüşmüş, kimi zaman ise cemaat aidiyetinin bir simgesi hâline gelmiştir.
Bu bölümde ritüelin sadece tekrar edilen bir gelenek değil, değişen bir bağlamda yeniden anlam kazanan dinamik bir yapı olduğu vurgulanmaktadır. Ritüeller hem geçmişin hatırlanma biçimini şekillendirir hem de geleceğe dair yeni anlamlar inşa eder.
 
IV. Başlıca dini rütüeller ve törenler
1. Doğum, Sünnet ve Çocukluk Ritüelleri: Bireyin Sosyalleşme Süreci
Yeni doğan bir çocuk için gerçekleştirilen ritüeller, onun topluma kabul edilişinin işaretidir. "Kırkın çıgaruu" (kırkını çıkarma) ritüeli, çocuğun doğumundan kırk gün sonra yapılır ve bebeğin toplumsal alana katıldığı kabul edilir. Bebeğe bu törenle ilk defa dışarı çıkma, yıkanma ve yakınlara tanıtılma işlemleri uygulanır. Bu bölgesel fark göstermekle beraber aynı zamanda kırk gün içerisinde bebeğin biraz daha ele tutulur, göze görünür hale gelmesi (toroluşu) için bir zaman dilimidir. Aynı şekilde bölgesel farkı bulunmakla beraber, bebek ve anne bu kırk gün içerisinde annenin evinde bulunur ve el üstünde tutulur. Çünkü bu annenin toparlanmasıyla da alakalıdır. Büyük ihtimalle Sovyet döneminden kaynaklanmalı ki, hastaneden çıkar çıkmaz bütün çevrenin bebeği görmeye gelmesi, babanın bu sıralar arkadaşlarıyla “vodka” içerek sevincini yaşaması gibi olgular “kırk gün” kuralını gevşetse de, yeniden İslamlaşma “sağlıklı olur” fikriyle beraber onu tekrar güçlendirmiştir.    
Sünnet ritüelleri de benzer şekilde çocuğun bireysel varoluşundan toplumsal erkekliğe geçişini simgeler. Bu törenler, dini olduğu kadar kültürel kimlik anlamı da taşır. Mesela Sovyet döneminde de Kırgız’ı Rus’tan, Müslüman olarak Müslüman olmayandan ayıran, gerekirse kimliği inşa eden ritüel sünnet toyu ritüelidir. Sünnet düğünleri büyük aile törenlerine dönüşür; kurban kesilir, yemekler verilir, dualar edilir. Bu süreçte, toplum çocuğun büyümesini kolektif bir geçiş töreni olarak kutlar. Bu durum zamanında bir kimliğin dışavurumu iken, Sovyet sonrası İslamlaşma ile normalleşmiş ve sünnet düğünleri zayıflamıştır. Köylerde devam ederken şehirlerde daha azalmıştır. Fakat yine de düğün vermek isteyenler için büyük restorantlarda topluca bir düğüne vesile olacak kadar etkilidir.    
 
2. Eski İnancın Gölgeleri: Şamanist Kalıntılar ve Doğa Kültü
Kırgızlar arasında İslam şuan baskın olsa da, eski Şamanist inançlara dayanan uygulamalar hâlen yaşamaktadır. "Umay Ene" gibi koruyucu ruhların hâlen bazı bölgelerde kadınlar ve çocuklar üzerinde etkili olduğuna inanılır. Mazar adı verilen gizemli, çok eski türbelerin bulunduğuna inanılan yerler hala çok az olsa da ziyaret edilen yerlerdir. Dağlarda su kaynaklarının bulunduğu yerler, eski ağaçlar, el dokunulmamış, ayak basılmamış doğa yerleri de mazarlar arasında yer almıştır. Bu düşünceler Sovyetlerin dağılmasıyla beraber İslamileşmeye gerekirse destek veren, İslamileşmeyle iç içe yürüyen bir olgu olmasını ilk on yıla kadar sürdürmüştür. Fakat İslami hareketlerin, cemaatlerin ve çalışmaların güçlenmesiyle 2000’lerden sonra bu tür düşünce, ritüeller İslami hareket ve cemaatlerin aktivizm, mobilizasyon çalışmaları ile yer yer sert çatışmalarla kırılmıştır. Bununla ilgili konulara “Kırgızistan’da İslami Hareketler” başlıklı tez çalışmamızda daha detaylı yer verilmiştir. 
Nevruz Bayramı da İslam öncesi doğa merkezli takvim anlayışının devamı niteliğindedir. Doğanın yeniden dirilişiyle özdeşleştirilen bu gün; toplu yemekler, halk oyunları ve çevre temizlik uygulamalarıyla kutlanagelmiştir. Nevruz Bayramı, aynı şekilde Sovyetlerin dağılmasıyla ülkenin en büyük bayram ve şölenlerine dönüşen, aynı zamanda bir kimlik (Kırgız ve Müslüman) ifade eden tören olmayı ta 2000-2010’lara kadar sürdürmüştür. Zamanla dini çevrelerce tartışılan konu olmakla birlikte sosyo-ekonomik nedenlerden de ötürü eski güçlü etkisini kaybetmiştir. Şuan Nevruz simgesel bir bayram olarak resmi tatil olmanın dışında eski anlamını yitirmiştir.
3. Sovyet Dönemi ve Laikliğin/Ateizm rejiminin İzleri
Sovyetler Birliği’nin etkisiyle dinî ritüeller büyük baskı altına alınmış, camiler kapatılmış, din adamları cezalandırılmıştır. Ancak halk, bu baskıya rağmen ritüellerini gizli şekilde sürdürmüştür. Evlerde yapılan dua toplantıları, gizli cenaze merasimleri ve dini anlatıların sözlü kültürle aktarımı, halkın inançlarını koruma çabasının bir göstergesidir. Bu süreçte, özellikle kolektif hafızada dini kimliğin bastırılması bireylerde kimlik bunalımına yol açsa da; aynı zamanda daha dirençli bir kültürel yapı da oluşturmuştur. Dolayısıyla bu, kimlik olarak ayakta kalmanın, tutunmanın aracı olarak; Sovyetlerin tehlikeli bulmadığı, izin verdiği veya göz yumduğu bazı ritüellere sıkıca sarılmanın bir yansımasıdır. Örneğin; ölülere verilen ehemmiyetin bir görünürlüğü olarak cenaze merasimleri ve törenleri, sünnet toyu, akraba ilişkileri, misafirperverlik vs. bunlardan sayılabilir.
 
4. Günlük Yaşamda Ritüeller: Sürekliliğin Sembolizmi ve bazı kırılmalar
Ritüeller yalnızca özel günlerde değil, günlük yaşamın da doğal bir parçasıdır. Misafirperverlik, komşuluk ilişkileri, selamlaşma biçimleri gibi uygulamalar ritüelistik formlar taşır. Konuklar kutsal sayılır ve en iyi yemeklerle ağırlanır. Yukarıda bahsedildiği gibi, bu kolektif davranış biçimleri Kırgız kimliğinin unsurları olarak kültleşmiş, ritüellere dökülmüştür. Örneğin misafirperverlik, komşuluk, selamlaşma insanlığın gündelik hayattaki olgularından iken, neden Kırgızlarda bu bir ritüelistik anlam taşır? Neden özdeşleşme, özümseme ve övünme kaynağı olmuştur? Çünkü bunlar Kırgız’ı Rus’tan ayıran/ayırması gereken, kimliksel içerik taşıyan, aynı zamanda tepkisel olgulardır. Örneğin tek atı olan Kırgız, misafirine o atını kesmiştir. Bu, belki olan, gerçekliği bulunan olgudur; fakat neden bununla bir halkın nesilleri övünmeli ve sadece kendilerine has bir düşünce olarak özümsemelidir? Komşuluğun zirvesini de belki Kırgızlar yaşamıştır. Komşu evine sormadan bile girilen, yemekleri neredeyse her öğün beraber yiyen, kapıları kilitlenmeyen, güçlü dayanışma nereden kaynaklanmaktadır? Daha doğrusu bu, neden hep önemli görülmüştür? “Uzak akrabadan yakın komşu hayırlıdır” sözü hep kullanılmıştır. Sovyetlerden sonra olsa da, benim daha çok 2000’lerden sonra İslamlaşma olarak kullandığım olgu, bir yandan bazı ritüel ve törenleri desteklerken bir yandan bazılarıyla çatışmaktadır.
Çatışma unsuru kısaca şöyledir:  Örneğin, Kırgızlar kendi kimliğini Müslümanlık üzerine inşa ederken, bu düşünsel farklılıklar zamanla Kırgızlara has özellik olarak görülmeye başlamıştır. Daha sonraki İslamlaşma/İslamileşme ile bunların zaten İslam’da olduğu belirtilerek, İslamcı bakış ile millilik bakış açısı arasında tartışma meydana gelmiştir. Sovyetlere karşı kimliğini korumak üzere tutunulan çok az sayıda kalan dalların bu sefer İslamcı bakış tarafından kendine doğru çekilmesi de bir anlaşmazlık içermiştir. Örneğin, yer isimleri, eşya isimler ve insan isimlerine kadar çok fazla kelimenin kökü Arapça olduğunu ileri süren İslamcı bakış açısına karşı milliyetçi görüşün de her zaman tepkisi olmuştur. Aynı şekilde milliyetçi görüş bu kesimleri Arap düşüncesini dayatmakla suçlamaktadır. Yine, kimlik meselesine varan ve aşırı önemsenen bazı günlük hayattaki dini ritüeller İslamileşmiş kesimlerce normal veya çok basit görülünce bu da bir tepkiye neden olmaktadır. Dolayısıyla ayrışmalar derinleşince uç düşünen milliyetçiler Tengricilik gibi, Kırgız’ın eski adet göreneklerini, törenlerini bir inanç ve kültsel meseleye kadar taşımaktadırlar.                
Yine bir özellik, "7 ata" kuralıdır. Bunu her Kırgızın bilmesi gerekir. Bilmemezlik özellikle milliyetçiler tarafından ayıplanır. "7 ata" kuralı, aynı soy hattından gelen bireylerin evlenmesini yasaklar. Bu kural, sadece genetik sağlığı değil; aynı zamanda sosyal yapının bütünlüğünü ve geleneklerin devamlılığını da garanti altına alır. Daha çok milliliğin ileri sürdüğü bu konu da, aynı şekilde İslamcı/İslamileşmiş kesimlerce fazla önemsenmez.
Ayrıca, çeşitli uğur getirme, nazardan korunma, kurban adama gibi uygulamalar da günlük ritüel pratiklere zamanında daha fazla önem verilmiştir. Bunların da bir kısmı, dindarlaşma ile beraber eleştirel kabul edilen konulardır.
 
5. Dini Bayramlar ve Kolektif Kutlamalar: Dayanışmanın Sembolü
Ramazan ve Kurban Bayramları, Kırgızistan’da hem dini hem toplumsal işlevlere sahiptir. Bayram namazı, oruç, kurban kesimi ve sadaka gibi uygulamalar, bireyin Allah’la olan ilişkisini pekiştirirken; bayramlaşma, akraba ziyaretleri ve kurban etinin paylaşılması sosyal birlikteliği güçlendirir. Bağımsızlığın ilk zamanlarında Nevruz Bayramı daha dini ve milli bayram iken, şimdi Ramazan ve Kurban Bayramları eskisine kıyasla daha fazla kutlanan Bayramlar haline gelmiştir. 
Ramazan Bayramı, özellikle vefat edenler için Kur’an okuma, komşu ve akrabaları davet ederek hatim indirme ritüeli ile yaygındır. Her vefat eden insanın ayttıgını yerine getirme vecibesi olarak, yakınları 3 yıl Ramazan Bayramında bu töreni yaparlar. Kurban Bayramı ise, eskiden daha az Kurban kesilmekle beraber kutlanması da, komşu ve akrabaların davet edilerek yemekli bir buluşma ile sınırlanırsa,  şuan yıl geçtikçe anlam kazanan, Kırgızistan’daki en önemli Bayrama dönüşmektedir.
 
6. Evlilik Törenleri: Aileden Topluma Geçişin Sahnesi
Evlilik, Kırgız toplumunda sadece bireylerin değil; ailelerin, hatta soyların birleştiği bir yapı olarak kabul edilir. Geleneksel süreç, kız isteme, söz kesme, nişan, kalın (başlık parası), kyz uzatuu (kız uğurlama), toy (düğün) gibi aşamalardan oluşur.
Evlilik ritüelleri, toplumun kültürel değerlerini sahneye koyduğu en gösterişli törenlerdir. Misafir ağırlama, yemek sunma, danslar, dualar ve hediyelerle bütünleşen bu süreç, hem dini hem kültürel boyutlar taşır. Her evlilik büyük bir düğün merasimi ile sadece düğünler için ayarlanan toykana ismi verilen salonlarında en az 300 ile 1000 kişilik bir düğünle gerçekleşmektedir. 
 
7. Ölüm ve Cenaze Ritüelleri: Atalara Saygının İnanca Bürünüşü
Kırgız kültüründe ölüm ve ölümün ardından gerçekleştirilen ritüeller, hem İslami hem de sıkı tutulan gelenekleri harmanlar. Cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazı ve defni gibi İslamî kurallar, toplumsal normlarla birlikte yürütülür. Aynı zamanda gelenekleşmiş cenaze törenlerine eğer köylerde ise, bütün köy, uzaktaki akrabaların katılımıyla küçük baş, büyük baş ve at kesilerek, yemekler yapılarak cenaze uğurlanır. İmamlar ve müftülük bu duruma israf gerekçesiyle ve İslami olmayan bir tören olarak düzenleme getirmeye çalışmasına rağmen henüz bu merasimler devam etmektedir. Bu konuda da dindarlık ile gelenek çatışması meydana gelmekle beraber konu ölüm olayı olduğu için tartışmalar fazla yapılmamaktadır.
Geleneklere göre cenazenin ardından 40 gün sonra kırkılık  ve 1 yıl sonra (cıldık, aş) yapılan yemekli anma törenleri, küçük baş, büyük baş ve at kesilen merasimler düzenlenmektedir. Bu törenler, yas sürecinin paylaşılmasını sağlayan, hafızayı canlı tutan ve toplumsal birlikteliği yeniden inşa eden olgular olarak görülmüştür.
 
8. Mezar Ziyaretleri: Hafızanın Mekânsallaşması
Kırgız toplumunda mezarlıklar, sadece ölülerin yattığı yerler değil; aynı zamanda yaşayanların hafızayı tazelediği, geçmişle bağ kurduğu mekânlardır. Dolayısıyla yılda bir kere eskerüü törenleri yapılagelmiştir. Bu törenlerde topluca mezar ziyaretleri yapılır. Mezar başında Kur’an okunur, dualar edilir, bazen kurban kesilir. Fakat şimdi eskerüü töreni çok az yerlerde yapılmaktadır.
 
9. Günümüzde Ritüellerin Dönüşümü: Melezleşme ve Yeniden Anlamlandırma
Bağımsızlık sonrası dönemde, dini ritüellere olan ilgi yeniden canlanmıştır. Yeni camiler inşa edilmiş, medreseler açılmış ve dini bayramlar kamusal yaşamda daha görünür hale gelmiştir. Bu süreçte geleneksel ritüeller de yeniden yorumlanmış, bazıları sadeleştirilmiş, bazıları ise zenginleştirilmiş, bazıları ise yukarıda da bahsedildiği üzere din ve gelenek çatışmasına konu olmuştur.
Modern yaşamın hızlanması, ritüellerin süresini kısaltmış; şehirleşme, bireyselleşme ve küreselleşme ve aynı zamanda dindarlaşma da ritüellerin biçimini dönüştürmüştür.
 
Sonuç: Ritüellerin Sosyolojik Derinliği
Kırgızistan’daki dini ve toplumsal ritüeller, birey ve toplum arasındaki ilişkiyi yeniden kurar. Bu ritüeller, bir toplumun kimliğini, tarihsel hafızasını ve sosyal yapısını canlı tutan temel taşıyıcılardır. Her bir ritüel, geçmişin izlerini bugüne taşırken, bugünün değerlerini de geçmişe bağlar.
Türkiye’den bakıldığında, Kırgızistan’daki bu ritüel ağı, hem tanıdık hem de farklıdır. Bu tanışıklık, ortak Türk-İslam mirasından kaynaklanırken; farklılık ise coğrafyanın, tarihin ve kültürel evrimin özgünlüğünden beslenir. Ritüelleri anlamak, bir toplumu anlamanın en etkili yollarından biridir; çünkü ritüeller, sadece yapılan eylemler değil, aynı zamanda inançların, değerlerin ve kimliğin yansımasıdır.
Kırgızistan örneğinde görüldüğü gibi, ritüeller sadece dini değil; sosyolojik, kültürel ve psikolojik katmanlara da sahiptir. Bu çok katmanlı yapı, ritüelleri yaşayan bir kültürün aynası haline getirir ve bizlere başka bir toplumu tanımanın kapılarını aralar.

breitling chronographe etanche 50m a68062 no 1111 price omega dark side of the moon copy uk replica watches steve mcqueen watch auction tag heuer carrera calibre 16 leather strap replica watches uk omega seamaster nato strap rado first copy watches in ahmedabad swiss replica watches hello rolex reviews rado tan boots fake watches
İLİMYURDU Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti.
Adres : Molla Gurani Mah. Akkoyunlu Sk.
            No: 36 Fındıkzade Fatih / İstanbul
Tel      : 0212 533 05 35
Mail    : info@yetkindusunce.com
Tüm Hakları İlim Yurdu Yayıncılık’a aittir. Kaynak belirtilmeden hiçbir içerik kopyalanamaz. | Tasarım & Yazılım: Dizayn Sanat