Editörden
Eğitim, modern toplumlarda hem sahip olduğu kurumlar hem de değişen insan ve toplum anlayışıyla ilintili olarak her geçen yıl üzerinde tartışmaların yoğunlaştığı bir konu olagelmiştir. Aslında insanın kendisini kuşatan çevre ile ilişkilerinden mülhem bir değişim içeren eğitim, sürekli her dönemde yeniden çerçevelendirmek üzere form kazanmaktadır. Dünyaya bir toplumsallık ve kültürellik içinde dahil olan insan, gerek bu toplumsallığa ve kültürelliğe uyum gerekse değişimlerin yeniden kültürleştirilmesi bağlamında sürekli işlevselliğini koruyor görünmektedir. Bu açıdan insanlık tarihi boyunca takip edilmesi gereken bir damar olarak sürekliliği de ifade etmektedir.
Geleneksel ve modern ayrımında içerik ve hedef olarak birbirinden farklılaşan eğitim, elbette günümüzün post/modern toplumunda hızlı değişimin üzerinde izlenebileceği bir siyaset ve toplumsallık da taşımaktadır. Geleneksel toplumlarda Tanrı önünde makbul bir insan olma hedefine odaklanan eğitim bu minvalde daha çok insan ve çevre ilişkilerinde bir “hikmet”e ulaştırmak üzere içerik kazanmıştır. Bu bağlamda insan, Tanrı ve evren arasında bir uyum gözetilmekteydi ve Tanrı tüm unsurların bileşeni idi. Ödüllendirme ve cezalandırma sistemi de bu mentalite etrafında pratik kazanmıştı.
Modern toplumlar ise kendi yarattığı “birey” ile insan ve evrene farklı bir bakış açısı geliştirmiştir ki, Tanrı burada ne mutlak olanı ne de insanı kuşatan unsurlar arasında bir bileşeni oluşturmaktadır. Buna göre yeni eğitimli insan yeni toplumsallığa uyum açısından önemli olmakla birlikte, burada insan ve Tanrı’nın geleneksel tanımları da değişmektedir. Bu açıdan modern dönemde yeni siyasi yapılanma biçimi olan Ulus-devletin makbul vatandaş tanımına uygun bir eğitim anlayışı içeriklendirilmiştir. Postmodern dönem ise kendisini gösterdiği oranda “öznellik” ile “toplumsal uyum” arasındaki çelişkileri tezahür ettirmektedir.
Diğer yandan post/modern toplumlarda eğitime dair sorunların daha da çeşitlendiğini izleyebilmekteyiz. Nitekim eğitimin toplumda sınıfsal mobilizasyonunu sağlayan enstrümanlardan biri haline gelmesi okullaşma, diploma, sınıfsallık, statü, eşit(siz)lik gibi konuları daha yoğun gündeme getirmiştir. Diğer yandan modern eğitimin değişen içeriği din, değer, Tanrı vb. kavramlarının eğitim çerçevesinde yeniden bir tartışma konusu olmasını sonuçlamıştır. Özellikle günümüz toplumlarında artan şiddet, uyuşturucu, alkolizm yanında toplumsal yükümlülüklere olan duyarsızlıklar, aileden başlayarak okul, din ve sosyal çevre kadar birçok eğitsel (f)aktörün işlevlerinin yeniden sorgulanması bugün yoğun bir şekilde konuşulmaktadır.
Çok boyutlu sorunları muhtevi eğitim meselesine dergimiz Yetkin Düşünce farklı boyutlarıyla yaklaşmayı denemektedir. Bu minvalde eğitim sayısına Mustafa Tekin, Hasan Köse, Kadir Canatan, Muhammet Özdemir, M. Yaşar Soyalan, Ahmet Keleş, Ali Öner, Ramazan Aksoy, Süleyman Gümüş, İbrahim Aşlamacı, Zeki Tuman makaleleriyle katkıda bulunmuşlardır. Eğitim konusunda bu sayının söyleşi kısmında üç konuğumuz bulunmaktadır. Bunlar, eğitim konusunda akademik ve sivil çalışmalarıyla öne çıkan Mustafa Gündüz, Alpaslan Durmuş ve Cemal Tosun. Bu söyleşilerde eğitim konusuna dair geniş bir alanı gözlemleme imkanına sahip olacaksınız. Ayrıca soruşturma bölümündeki sorularımıza cevap veren alanında bilgi ve tecrübe sahibi İsa Hemiş, İbrahim Turan ve Hakkı Tayfur katkıda bulunmuşlardır.
Dosya dışı konularda bir yazımız bulunmaktadır. Burada Mansur Haşimi İran’ın İsrail’le olan savaşını kritik etmektedir. Kültür-Sanat bölümünde üç yazı ile karşınızdayız. İlkin, Ümit Aktaş, “Şiir ve Ahlak” başlığıyla bir değerlendirme yapmaktadır. Zuhal Bayram “Bir Müzikal Alanın Habitus’u: Estetik Zevk ve Toplumsal Duygular” başlığıyla yine ilgi çeken analizlerde bulunmaktadır. Kitap kritiği bölümünde ise Elif Büşra Aygün “Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı” isimli kitabın değerlendirmesini sunmaktadır. Katkı sağlayan tüm yazarlarımıza içtenlikle teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
Dergimiz Yetkin Düşünce dosyalarıyla ele aldığı konularda önemli bir entelektüel birikim oluşturmaya devam etmektedir. Türkiye’nin ve dünyanın önemli konularını kendi özgünlüğü ve özgürlüğü çerçevesinde ele alarak ihtiyaçlara ve problemlere yönelik kapsamlı tartışma yapma gayretindedir. Okuyucularımızın her türlü zorluğa rağmen dergimiz Yetkin Düşünce’ye sahip çıkması bizi memnun etmektedir. Anadolu’nun farklı yerlerinde Yetkin Düşünce’nin insanlarla buluşması en büyük temennimizdir.
Dergimiz Yetkin Düşünce sekizinci yılında tüm hızıyla önemli konuları ele almaya devam etmektedir. Bu minvalde 2025 yılının dördüncü sayısı “ölüm” konusuna ayrılmıştır. Dijital çağda çok yönlü (tıbbi, teknolojik, sosyal, dini vb.) ve metaforik boyuta sahip ölüm konusunda yazarlarımızı katkı yapmaya çağırırken, daha iyi, sağlıklı ve mutlu günlerde buluşmak duasıyla…
Dosya
Eğitim Tartışmalarına Başlangıç
Özet
Eğitim kavramı bugünün pratikleri ve algılanışı itibarıyla çoğunlukla okullaşmaya tekabül eden örgün eğitim sınırları içine daraltılmış durumdadır. Kitabi ve teorik tartışmaların bünyesinde yer alan ve “öğretim”in dışında geniş bir insan ilişkisi ve davranışları eğitim kavramını terk etmiş görünmektedir. Belki bu sebeple toplumda eğitimli şeklinde etiketlenen insan gruplarından beklenenin karşılanamaması daha sıklıkla dile getirilmektedir. Öte yandan okullaşmanın ve bilhassa üniversite eğitiminin sadece “iş bulmak” gibi ekmeğini kazanmaya eşitlenmesi, diplomayı insan kalitesinin önüne geçirmektir. Dolayısıyla eğitim kavramının içerikleri ile birlikte yeniden tartışılması zorunlu görünmektedir.
...
Mustafa Tekin
Prof. Dr. / İstanbul Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
Türkiye’de Eğitimin Temel Sorunu: Felsefesizlik
Özet
Türkiye'de eğitim sistemi her dönemin bir tartışma konusudur, fakat çıktılara baktığımızda tikel sorunların sıralamasını ve olası çözüm yollarına dair önerilerden başka bir şey yok ortada. Sanki tüm bu tartışmalar ana meseleyi ıskalamaktadır. Nedir bu ıskalanan ana mesele? Bu soruya cevap vermeden önce eğitim sisteminin temel özelliklerine değinmekte yarar var. Bu sistemin; pragmatik, ideolojik, senkretik, taklitçi ve enformatik karakteri, eğitim alanında yaşanan yapısal sorunların ipuçlarını vermektedir. Asıl sorun, bütün bu çelişkili özelliklerin ortak bir felsefi zeminden yoksun olmasıdır. Bu yazıda Türkiye eğitim sisteminin ana karakteristikleri analiz edilecek ve bu özelliklerin nasıl bir felsefe yoksunluğuna işaret ettiği tartışılacaktır.
...
Kadir Canatan
Prof. Dr./Sabahattin Zaim Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi
Eğitimin Ekonomi-Politiği: Eğitim Kimin Sorunu
Özet
Eğitim, modern toplumların en temel kamusal hizmetlerinden biridir. Ancak eğitimin ekonomi-politiği incelendiğinde, onun sınıfsal bir mesele olduğu görülür. Eğitim yalnızca bireysel gelişim ve toplumsal ilerleme için değil, aynı zamanda mevcut ekonomik düzenin yeniden üretimi için de işlev görür. Bu bağlamda “Eğitim kimin sorunudur?” sorusunun cevabı, ilk bakışta toplumun bütünü gibi görünse de, derinlemesine analiz edildiğinde öncelikle yoksulların sorunu olduğu açığa çıkar. Çünkü eğitimden en çok yoksun kalan, kaynaklara en az erişebilen, fırsat eşitsizlikleriyle en fazla karşılaşan kesim yoksullardır.
...
Hasan Köse
Öğrenmenin Doğallığından Eğitim Çölüne Düşüş
Özet
Eğitim-öğretim ile ilgili arayışlar, tartışmalar ve farklı uygulamalar insanlık tarihi kadar eskidir. İlk topluluklardan bu yana insanoğlu hem bireysel anlamda hem de toplumsal anlamda kendisini ifade etmek, tanıtmak, karşısındakini etkilemek ve anlamak için farklı yöntemler, modeller oluşturmuş, bir şekilde kendisini eğitim-öğretim dediğimiz faaliyetler içerisinde bulagelmiştir. Bu faaliyetlerle hem bir birey olarak kendisini var etmiş hem de parçası olduğu toplumun bütünlüğü ve devamlılığı sağlanmıştır. Çünkü toplum/topluluk olabilmek ortak anlayış, kural ve davranışların oluşmasıyla mümkün olur. Bu ortak anlayış, kural ve davranışlar da ancak doğal öğrenme süreçlerinde gerçekleşir; bir kimliğe ve aidiyete dönüşür.
...
Mehmet Yaşar Soyalan
Eğitim ve Öğretime Usta-Çırak Metaforu Üzerinden Bakmak
Özet
Martin Heidegger, insanın eğitim ve öğretim özelliğini betimlerken, “insan eli olan canlıdır” der. Çünkü sadece insanın eli vardır. Hayvanların elleri değil patileri vardır. Bizim ellerimiz pati değildir. Hayvanlar patilerini bir uzuv olarak kullanırlar, biz de ellerimizi bir uzuv olarak kullanırız ancak bizim elimiz bir uzuvdan çok daha fazlasını ifade eder. Örneğin “el vermek” tabirini ele alalım.[1] Bir hayvan el veremez. Ancak bir insan el verebilir. El vermek, bir kişinin sahip olduğu konumunu, ilmini, maharetini vs. her ne varsa birine devretmesidir. Hermetik gelenekte[2] usta çırağına eğitiminin sonunda “el verir.” Yani onun da artık usta olduğunu ve kendi çıraklarını eğitebileceğini el vermeyle ifade eder ve çeşitli kültürlerde bu el vermenin bir de ritüel/törensel boyutu vardır. Nitekim bizim kültürümüzde buna “icazet” denir ve bir törenle verilir. Şifacı çırağına el verir ve şifa yeteneği ona geçer, o artık çırak değil şifacı olur. Çocukluğumda hatırlarım, kabakulak olduğumda annem beni yaşlı bir kadına götürmüştü o da bana elindeki bir terlikle toprağa vurup kulaklarıma dokunmuş “el benim değil Fatma anamızın eli, haydi geçmiş olsun” diyerek şifa vermişti.[3] Çırak (yaşlı kadın), ustasının elini almış diğer bir ifadeyle ustasından el almış ve usta olmuştu ama yine de ustanın adına ve onun elini yaşatarak iş görüyordu. Böylece diyebiliriz ki geleneğimizde el vermek kültürü/geleneği yaşatmaktır. Sürekli kılmaktır. Tüm kültürel bunalımlar işbu el vermenin kesilmesiyle yani el verenin de el alacak olanın da yok olmasıyla doğar.
[1] “Ele almak” da tıpkı “el vermek” gibi bir metafordur. Ancak insan bir şeyi ele alabilir. Ele almak, tutmak değildir.
[2] Hermetik gelenek özünde bir ustalar geleneğidir. Kültürümüzde hemen her bir peygamberin bir sanatın ustası olarak bilinmesi bu yüzdendir. Halk dilinde ustaya ‘Pîr’ denir. Terziliğin pîri İdris (a.s.), saatin pîri Yusuf (a.s.), gemiciliğin pîri Nuh (a.s.) gibi. Peygamberlik toplumsal eğitimde ve halkın dilinde ustaya tekabül eder.
[3] Anadolu kültüründe “Fatma ana” Hz. Peygamber’in kızı Fâtıma’dır. Onun eli, elden ele bizim köyün şifacısına kadar gelmiştir.
...
Ahmet Keleş
Prof. Dr./ Dicle Üniversitesi
Modern Ulus-Devletin Hizmetinde Eğitim: Makbul Vatandaş Üretimi ve Sistemsel Uyumun İnşası
Özet
Eğitim, tarih boyunca insan topluluklarının en önemli yapılarından biri olagelmiştir. Bireyin bilgi, değer ve becerilerle donatılmasını amaçlayan bu kurum, her çağda kendi döneminin siyasi, dini ve ekonomik dinamiklerine göre farklı anlamlar kazanmıştır. Her ne kadar eğitim çoğu zaman bireyin gelişimi ve toplumsal bütünleşme için vazgeçilmez bir araç olarak görülse de, aynı zamanda egemen güçlerin ideolojik yeniden üretim mekanizması olarak işlev gördüğü de pek çok düşünür tarafından öne sürülmüştür. Özellikle eğitimin işlevinin farkına varılmasıyla birlikte bu durumun kurumsallaşması hızlı bir sürece girmiştir.
...
Ali Öner
Eğitim Felsefesi ve Sosyolojisinde Yeni Gereksinimler
Özet
Bu yazının amacı, eğitim felsefesi ve sosyolojisi çerçevesinde insanlık, toplum ve deneyimlenen bütüncül yaşamı 21. yüzyılın ikinci yarısına ait farklılık ve yeniliklerle sorunlaştırmaktır. Söz konusu farklılık ve yeniliklerden önde geleni kurumsal hafıza ve birikimlerin, öğrenme yöntem ve yaklaşımlarının ve alışılmış okul kavramının artık yetersiz olduğunu kabul etmektir. Çünkü bilim ile teknoloji arasındaki ilişki merkez değiştirmiş ve teknoloji bilimin uygulaması olmak yerine daha fazla ve çok yönlü etkilerde bulunan kapsamlı bir deneyim olmaya başlamıştır. Günümüzde bilim teknolojinin ekonomi ve toplumla etkileşimlerini hesaplayan, kaydeden ve değerlendiren istatistiksel ve spekülatif bir araca dönüşmüş durumdadır. En önemli ve etkin güç veya aktörün gitgide teknoloji olduğu ve yapay zekâ teknolojisi başta olmak üzere yeni teknolojilerin insanlık, toplum, devlet, aile, din ve ahlak gibi kavramları büyük ölçüde belirlemeye başladığı söylenebilir. Bu çerçevede eğitim, felsefe ve bilim teknolojik gelişmelerin değerlendirilebileceği kararlı yapı, ölçüt ve kavramlar olmaktan ziyade artık teknoloji ile ekonomi ve kitleler arasındaki ilişkiler tarafından belirlenen değişken ve istikrarsız öğrenim çıktıları olmaya başlamış gibidir. Bu yönüyle insan, toplum ve ekonomi dönüşmekte ve eğitim felsefesi ve sosyolojisinin de buna ayak uydurması beklenmektedir. Bu yazının temel savı öğrenimin çok yönlü deneyim ve etkileşimlerin kolaylıkla planlanamaz ve öngörülemez bir çıktısı olmaya doğru yol aldığı ve eğitim ve öğretim kurumlarının bu vakıaya göre kendilerini güncellemeleri gerektiğidir.
...
Muhammet Özdemir
Yrd. Doç. Dr. / İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi
Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi
Eğitimde Dijital Dönüşüm: Bütüncül Öğrenme Ekosistemi
Özet
Yirmi birinci yüzyıl, toplumsal ve teknolojik dönüşümlerle bireylerin yaşam tarzlarını, mesleki becerilerini ve bilgiye erişim biçimlerini kökten değiştirmektedir. Dijitalleşme, yapay zekâ (YZ), büyük veri analitiği, sanal ve artırılmış gerçeklik gibi yenilikçi teknolojilerle birleşerek eğitim sistemleri üzerinde büyük baskı oluşturmakta, geleneksel öğrenme paradigmalarını sorgulatmakta ve yenilikçi pedagojik yaklaşımları benimsetmektedir[1]. Eğitimin amacı, içeriği ve yöntemleri bu yeni çağa uyum sağlamayı gerektirmektedir.
COVID-19 pandemisi ve 6 Şubat 2023 Türkiye Depremleri gibi krizler, dijitalleşmeyi yapısal bir zorunluluk haline getirmiş, uzaktan eğitimi temel bir gereklilik yapmıştır.[2] Bu süreç, teknolojik benimsemeyi kaçınılmaz kılarken, eğitim liderlerini öğrenme sürekliliğini sağlamak için alternatif yöntemler geliştirmeye itmiştir.[3] Dijital dönüşüm, yalnızca teknolojik adaptasyon değil; liderlik, yönetişim ve kurumsal kültürde köklü bir değişim gerektiren çok katmanlı bir paradigma kaymasıdır.[4]
[1] J. Robert vd.,
2025 EDUCAUSE Horizon Report, Higher Education Edition (EDUCAUSE, 2025), 2.
[2] N. Rof vd., “Digital transformation in higher education: A systematic literature review”,
Education and Information Technologies 28/1 (2023), 1-25; E. Eyerci, “Türkiye’de 6 Şubat 2023 depremlerinin eğitim sistemi üzerindeki etkileri ve uzaktan eğitim uygulamaları”,
Afet ve Risk Yönetimi Dergisi 2/1 (2024), 45-60.
[3] F. M. Reimers - A. Schleicher,
A framework to guide an education response to the COVID-19 pandemic of 2020 (OECD Publishing, 2020).
[4] P. Schmidt - H. Tang, “Digital transformation in education: A systematic review”,
Education and Information Technologies 25/6 (2020), 5067-5085.
...
Zeki Tuman
Fıtrata Uygun Ahlaki Duygular ve Değerler Eğitimi İnsanı ve Toplumu Yeniden Düşünmek
Özet
Varlık olarak birçok özellik, nitelik, vasıf, haslet ile potansiyel olarak donanan insan, doğumla geldiği dünya yaşantısını/hayatını sürdürerek geçireceği ömründe kendine gerekecek donanımları kullanır. Bunları “açarak”, yaratılışında verilen emanetlerin gereğini yapıp “hakkını vererek” yaşamalı ki, bu dünyaya geliş/gönderiliş amacını gerçekleştirebilsin. Aslında yaşadığı hayat ile “varoluş sürecini” tamamlayıp olgunluğa/kemale/erginliğe ulaşır. Aynı süreçte ölümünden sonra yaşayacağı yeni bir hayatın hazırlıklarını yaptığının farkında olması gerekiyor. Bu konudaki farkındalığı ve daha doğmadan önceki “yaratılış süreci” aslında kendisine bu dünyada geçireceği ömrünü yaratılış amaçlarına uygun olarak geçirmesine yardımcı olacak birçok “donanımlar” kazandırmıştır. İnsan, bilinci dışında kendine verilen bu destekleri, yaratılışına verilen özellikleri, “hilkat hasletlerini” bilinçli ya da bilinçsiz her zaman yanında bulacaktır. (Ek 1: Zihin Haritası – Zihnin Yapıtaşları ve İşlevleri)
...
Ramazan Aksoy
Din Eğitimi Söylemi Üzerine
Özet
Kant, “eğitimi onun insanı yaptığından başka bir şey değildir.” diye muhtemelen bugüne kadarki en özlü tarifi yapmaktadır. Bu basit cümle, insanın doğduğu anda bir kimliği, kişiliği ve hatta benliğinin olmadığını, ancak ve sadece eğitilme sürecinde bunları edindiğini ifade etmektedir. Günümüzde eğitim, daha çok öğrenme ve öğrenmenin kılavuzlanması olarak öğretime odaklanarak açıklanmakta; bu sebeple eğitimin derin ve kapsamlı bir şekilde anlaşılması zorlaşmaktadır.
Eğitimin anlaşılmasıyla ilgili ikinci sorun, genelden özele doğru kavramsal düşünme alışkanlıklarıdır. Örneğin din eğitimi, eğitimden daha özel bir kavram olarak kabul edildiğinden eğitim, din eğitiminden daha genel bir kavramdır. Halbuki bu insânî düşünme biçiminin bir dışavurumudur.
...
Süleyman Gümüş
Dr./İstanbul Üniversitesi
Türkiye’nin İmam Hatip Okulu Tecrübesini Yeniden Düşünmek
Özet
Temmuz 2025’te açıklanan LGS (Liselere Geçiş Sınavı) ve YGS (Yükseköğretime Geçiş Sınavı) sonuçları, Türkiye’de İmam-Hatip okullarını yeniden toplumun gündemine taşıdı. Bu okullardan mezun öğrencilerin sınavlarda gösterdiği başarı, kimi kesimler tarafından sınavların güvenilirliğiyle ilişkilendirilerek kuşkuyla karşılandı. Aslında İmam-Hatiplere yönelik bu durum yeni değildi. Kuruluşlarından itibaren sayıları, amaçları, müfredatı, öğrenci ve mezunları bakımından pedagojik bir tartışmanın ötesinde, çoğu kez politik ve ideolojik bir zeminde ele alınan bu okullar; yalnızca bir okul olmanın ötesinde sembolik anlamlar yüklenen bir olguya dönüştürüldü. Hatta bu okulların sembolik anlamı, çoğu zaman reel gerçekliğinin ötesinde değerlendirildi. Diğer bir deyişle İmam-Hatipler Cumhuriyet döneminde dinin birey ve toplum hayatında yerinin ne olması gerektiğine dair sürdürülen tartışmaların ve bu tartışmalar çerçevesinde toplumda oluşan farklı tarafların ideolojik mücadele araçlarından birisi haline getirildi.[1] İçerideki bu tartışmalara rağmen bu okullar özellikle Türk insanının ve Türk dış politikasının dünyaya açılımına paralel olarak 1980’lerden itibaren aynı zamanda uluslararası bir boyut kazanmaya başladı ve farklı coğrafyalardaki Müslüman topluluklar için ilgi odağı haline geldi. Türkiye’nin en köklü eğitim kurumlarından birisi olan bu okullara yönelik farklı yaklaşımları içeren bu durum, bu okulların çok yönlü olarak ele alınmasını gerektirmektedir. Bunun için bu okulları Türkiye’nin modernleşme tarihi ve din politikaları ile irtibatlı bir şekilde yeniden anlamaya çalışmak ve onu diğer eğitim tecrübelerinden ayıran niteliklerine odaklanmak bu açıdan yararlı olacaktır.
[1] Recep Kaymakcan, İbrahim Aşlamacı. “İmam-Hatip Liseleri Literatürü Üzerine Bibliyografik Bir İnceleme.” Değerler Eğitim Dergisi 9/22, 2011, s.76.
...
İbrahim Aşlamacı
Dijitalizm ve Eğitim
Özet
Eğitim, yalnızca pedagojik bir alanın sınırları içerisinde yer almaz. Bireysel gelişimin ve toplumsal kalkınmanın alanına giren eğitim aynı zamanda politik, kültürel ve teknolojik yönelimlerin de gözlemlenebileceği bir alandır. Eğitimin anlamı, biçimi ve içeriği zamanla değişir; çünkü insan, toplum ve teknoloji sürekli değişim içindedir. Günümüzde bu değişimin en güçlü itici gücü ise hızla gelişen dijitalleşmedir. Ancak dijital dönüşüm yalnızca araçsal bir kolaylıktan mı ibarettir yoksa daha mı fazlasıdır? Dijital devrim eğitim hayatını yalnızca hızlı, erişilebilir ve ekonomik hale getirmekle kalmaz, aynı zamanda yeni bir pedagojik zihniyet üretimine de işaret eder. Dijitalleşen dünyada eğitimin dönüşümünü izlemek yalnızca teknolojinin eğitimdeki araçsal işlevine değil, aynı zamanda onun bilgi, hakikat, özne ve değer anlayışımıza nasıl dokunduğuna da dikkat kesilmeyi gerektirir. Bu nedenle makalede dijitalleşmenin eğitim üzerindeki etkileri, teknolojik olanakların ötesinde ise epistemolojik, etik ve kültürel boyutlarıyla ele almayı hedeflemektedir.
...
Rabia Yavuz
Klinik Psikolog
Dosya Dışı
İsrail ve İran Savaşında Basiret ve Basiretsizlik / Gafletin Bilançosu
Özet
Düşünün ki bir ülkenin yönetimi, küresel ölçekte etkili ve güçlü olan bir müttefikle derin bir anlaşmazlık yaşamaktadır. Bu ihtilaf, kuşkusuz ülkeler arasından yaşanan sıradan ekonomik çıkar çatışma türlerinden biri değildir. Bilakis taraflardan birinin varoluşunu tehdit edecek kadar köklü ve ideolojik farklılıklardan kaynaklanan bir çekişme durumudur. Nitekim bu çatışma, süreç içinde askerî füze programları ve nükleer kapasiteye kadar uzanan bir boyut kazanmıştır.
Düşünün ki bir ülkenin yönetimi, küresel ölçekte etkili ve güçlü olan bir müttefikle derin bir anlaşmazlık yaşamaktadır. Bu ihtilaf, kuşkusuz ülkeler arasından yaşanan sıradan ekonomik çıkar çatışma türlerinden biri değildir. Bilakis taraflardan birinin varoluşunu tehdit edecek kadar köklü ve ideolojik farklılıklardan kaynaklanan bir çekişme durumudur. Nitekim bu çatışma, süreç içinde askerî füze programları ve nükleer kapasiteye kadar uzanan bir boyut kazanmıştır.
...
Mansur Hashemi
Söyleşi
Prof. Dr. Mustafa GÜNDÜZ ile söyleşi
Özet
İlk Konuğumuz Prof. Dr. Mustafa Gündüz. 1976 yılında Mersin’in Gülnar ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladı. Yükseköğrenimini Burdur Eğitim Fakültesi’nde bitirdi. 2001 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitimin Sosyal ve Tarihi Temelleri programında yüksek lisans yaptı. 2005 yılında aynı bölümde doktora derecesini aldı. 2017’de profesör oldu. Prof. Dr. Gündüz’ün çalışmalarında özellikle Türk eğitim tarihinin Tanzimat sonrası gelişmeleri, maarif politikaları ve modernleşme süreçleri öne çıkmaktadır. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminde eğitim alanındaki dönüşümleri hem kurumlar hem de fikir dünyası üzerinden ele alması, eğitim tarihinin sosyal ve kültürel boyutlarını görünür kılmıştır. Bu yaklaşımıyla alanda farklı bakış açılarını bir araya getiren araştırmalar ortaya koymuştur. Yayınlarında yalnızca eğitim kurumlarının yapısal özelliklerini değil, aynı zamanda dönemin zihniyet dünyasını, aydın tiplerini ve toplumsal değişimle bağlantılı eğitim anlayışlarını incelemiştir. Kurum, Kavram ve Zihniyet: Osmanlı’dan Günümüze Eğitimde Dönüşümler, Osmanlı Mirası Cumhuriyet’in İnşası: Modernleşme, Eğitim, Kültür ve Aydınlar, Maariften Eğitime: Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Eğitim Düşüncesinde Dönüşüm başlıklı eserleri başta olmak üzere çok sayıdaki çalışması hem Osmanlı son dönemine hem de Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına ışık tutan kapsamlı çalışmalar arasında yer almaktadır.
...
Mustafa Gündüz
Alpaslan Durmuş ile söyleşi
Yazının tamamını okumak için :
Özet
İkinci konuğumuz Alpaslan Durmuş.
1970 Kars doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul’da tamamlamıştır. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde bitirdiği lisansının ardından Eğitim Yönetimi ve Denetimi Alanında yüksek lisans, Tanzimattan Günümüze Eğitim Sistemimizde Yabancı Uzmanlar ve Faaliyetleri: Politika Transferi Açısından Bir Değerlendirme başlıklı teziyle de doktora derecesi almıştır. 2000’e kadar resmî ve özel öğretim kurumlarında öğretmenlik ve idarecilik yapmıştır. 2000’de Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları Merkezini (EDAM) kurmuş, 2001-2016 arasında özel öğretim kurumlarına eğitim danışmanlığı ve araştırma hizmetleri sunmuş, çok sayıda kuruma içerik üretimi ve yayıncılık hizmeti vermiştir. 2016-2019 arasında Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yapmıştır. Mart 2020’de başladığı Kızılay’da Kızılay Akademi Başkanlığı görevini yürütmektedir.
...
Alpaslan DURMUŞ
Prof. Dr. Cemal Tosun Hoca ile Söyleşi
Özet
Üçüncü konuğumuz Prof. Dr. Cemal Tosun. Din eğitimi alanında uzun yıllardır yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Tosun, Türkiye’de din eğitiminin kurumsal gelişiminde öncü isimlerden biridir. Akademik çalışmalarıyla din eğitimi alanında metodolojik ve teorik çerçevelerin oluşmasına katkıda bulunmuş; hem bilimsel hem de toplumsal düzeyde bu alanın gelişimini desteklemiştir. Prof. Dr. Tosun, 1961 yılında Balıkesir Sındırgı’da doğdu. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden 1985 yılında mezun oldu. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Federal Almanya’da Camilerde Din Eğitimi ve Din Görevlilerinin Yeterlilikleri konulu teziyle 1992 yılında doktorasını tamamladı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı’nda 1986’da araştırma görevlisi olarak göreve başladı; 1997’de doçentlik, 2000’de profesörlük kadrolarına atandı. Kırgızistan Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde dekan olarak görev yaptı. Halen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı başkanıdır. Din Eğitimi Bilimine Giriş ve Din ve Kimlik başta olmak üzere çok sayıda eseriyle alana önemli katkılar sunmuştur.
...
Cemal TOSUN
Soruşturma
Soruşturma 1: İsa Hemiş
Özet
Dünya Nereye Gidiyor? Geleceğe yönelik tahminleri göz önünde bulundurduğumuzda eğitim nereye gidiyor; eğitim dünyasında hangi değişimler olabilir?
Dünya nereye gidiyor sorusuna cevap vermek sanırım kolay olmasa gerekir. Hakikatin iyice buharlaştığı, postmodernizm ile hakikat aynasının paramparça olduğu bir zaman sürecindeyiz. Posthümanizm ile beraber modern insan R. Descartes ile başlayan insan merkezli evren anlayışının en uç noktalarına evrilmiş durumda. Batı’da posthümanist bilim adamları, Tanrı insanı yaratma gayretiyle daha önceden O. Comte’un başaramadığı ‘Yeryüzü Cenneti’ne ulaşma projesini bıraktığı yerden devam ettirmektedirler. Bu bağlamda bilimdeki baş döndürücü ilerlemeler bu insanların böylesi bir hayal kurmalarına zemin hazırlıyor diyebiliriz.
...
İsa Hemiş
Soruşturma 2: İbrahim TURAN
Özet
-
Dünya Nereye Gidiyor? Geleceğe yönelik tahminleri göz önünde bulundurduğumuzda eğitim nereye gidiyor; eğitim dünyasında hangi değişimler olabilir?
Esasında “Dünya nereye gidiyor?” sorusu, günümüzde yalnızca sosyolojik ve ekonomik boyutlarda değil, aynı zamanda eğitimin geleceği açısından da kritik bir sorudur. Zira eğitim sistemleri, içinde bulunduğumuz yüzyılda köklü bir paradigma değişimi yaşamaktadır. Öğrenmenin kişiselleştirilmesi, teknolojinin pedagojik süreçlere uyumlandırılması, öğretmen rolünün yeniden tanımlanması gibi hususlar eğitimin köklü bir değişime uğradığının önemli işaretleri kabul edilebilir. Dolayısıyla yaşanan değişim doğal olarak eğitimin temel felsefesinde; öğrenme anlayışından, öğretmen rolüne, müfredat yapısından, ölçme ve değerlendirme yöntemlerine kadar pek çok konu ve alanda hazırlıklı olmayı gerektirmektedir. Nitekim geleneksel eğitim anlayışları uzun yıllar boyunca bilginin aktarımına odaklanmıştır. Ancak artık 21. yüzyıl becerileri bağlamında, yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim ve iş birliği gibi üst düzey bilişsel becerilerin öne çıktığı görülmektedir.
...
İbrahim Turan
Prof. Dr./19 Mayıs Üniversitesi
Soruşturma 3: Hakkı TAYFUR
Özet
1. Dünya Nereye Gidiyor? Geleceğe yönelik tahminleri göz önün de bulundurduğumuzda eğitim nereye gidiyor; eğitim dünyasında hangi değişimler olabilir? Dünya, bilgiyi yedekleme işini çiplere havale edip insanı problemle ri kuran ve çözümleri tasarlayan akıl olarak öne çıkaracak; eğitim de buna uyumlanarak ezberi geride bırakacak, algoritmik düşünmeyi ve eleştirel çıktıyı merkezine yerleştirecek. Derslikler, artırılmış gerçeklik atölyele ri ve saha projeleriyle sınırlarını eritecek; her kavram, öğrenildikten hemen sonra canlı bir bağlama taşınacak. Öğrenci, “adımı at–doğrulu ğu sına–gerekirse revize et” döngüsünde ustalaşacak, öğretmen de bu döngünün koreografı olarak süreci yönetecek. Liyakat, en çok ezberle yene değil en iyi model kurup çözenlere alan açacak; böylece ortalama toplumsal katma değer yükselecek ve eğitim, adaleti pekiştiren dinamik bir ekosisteme dönüşecek.
...
Hakkı Tayfur
Kültür Sanat
Şiir ve Ahlak
Özet
Şiir:
Bilimin evrime ve birikime dayanan dolayımlı doğasına karşı şiir doğrudan yaratıcılığa, duyuşa, sezgiye dayanan ve biricik olandır; başlı başına bir olaydır. Hakikatin ifadesinin doğrudanlığıdır. Hayatın anlamının kelimelerdeki ışımasıdır. Yüreğin çağıltısı, varlığın tefsiri ve bir yakarıştır.
Yaratıcılık, insanın da bir ölçüde katıldığı bir süreç (edim)’dir ki bu sürecin (halk’ın) gerçekleştiği olay ahlakı ortaya koyar. Her özgün ahlak bütünsel bir yaratıcılık süreci içerisinde özgül bir olay olarak belirir. Tarihin istisnai zamanlarındaki adeta insanüstü bir sıçrama ile gerçekleşen din, sanat, ahlak ve hatta devrimci girişimler, dönüp baktığında insan(lar)ın bu bana ait olamaz dediği, onu aşan özgüllükteki vakıalardır. Onu aşmaktadır çünkü onda (onun ediminde) yaratıcı iştiyak çağıldar, dillenir, dile gelir ve kendiliğinden konuşur. Hacı Bayram Veli’nin dile getirdiği gibi: Ben bir ulu şara vardım / Ol şarı yapılır buldum / Ben dahi onda yapıldım / Taşla toprak arasında.
...
Ümit Aktaş
Bir Müzikal Alanın Habitus’u: Estetik Zevk ve Toplumsal Duygular
Yazının tamamını okumak için :
Özet
Beyoğlu’nun kalbinde, zamana meydan okuyan bir yapının taş duvarları arasında yankılanan klasik müzik tınıları… “Candela” isimli dinleti, sadece bir konser değil; aynı zamanda mekanın tarihi dokusuyla müziğin zarafetini buluşturan bir deneyimdi. Geçmişin ruhunu taşıyan atmosfer, icra edilen eserlerin katmanlarına eşlik ederek dinleyiciyi adeta farklı bir zamanın içine çekti. Eserlerin yorumlanışındaki özen, mekanın akustiğiyle birleşince dinletiyi çok daha etkileyici kıldı. Programda yer alan parçalar, hem klasik müziğin zarif çizgilerini koruyor hem de dinleyiciye duygusal bir yolculuk sunuyordu. İstanbul’un kültürel ve sanatsal dokusu düşünüldüğünde, Beyoğlu semti, tarihsel ve güncel bağlamda merkezi bir rol oynamaktadır. Semt hem yerli hem de yabancı sanatçıların buluşma noktası olarak öne çıkmış; tiyatro, konser, sergi ve diğer kültürel etkinliklerin yoğunlaştığı bir mekan haline gelmiştir. Beyoğlu’nun kültürel yoğunluğu ile Kastel’in mimari ve akustik özellikleri bir araya geldiğinde, Candela konseri izleyici için çok boyutlu bir deneyime dönüşmektedir. Mekanın tarihsel ve kültürel bağlamı, izleyici bilincinde estetik deneyimi derinleştirirken; akustik ve mimari düzenlemeler, müziğin duygusal etkilerini maksimize etmektedir.
...
Zuhal Bayram
Kitap Kritikleri
Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı
Özet
Kitap, John Taylor Gatto tarafından Weapons of Mass Instruction: A Schoolteacher's Journey Through the Dark World of Compulsory Schooling orjinal adı ile 2008 yılında Amerika’da yayımlanmış ve Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı Zorunlu Eğitimin Karanlık Dünyasına Bir Yolculuk başlığı ile 2017 yılında Türkçe literatüre kazandırılmıştır. Eserde kendisi de Amerika’da uzun yıllar görev yapmış bir öğretmen olan Gatto, kendi tecrübelerinden yola çıkarak okul ile özdeş zorunlu eğitimin gerekli olup olmadığını sorgulamaktadır. Bu doğrultuda eğitim ve öğretimi birbirinden ayıran yazar, eğitimin birilerince “vermek” üzerine değil, gönüllü olarak “almak” üzerine kurulması gerektiği görüşündedir; okul ise “hücre hapsinden başka bir şey olmayan”, çocukların “bir tekinin bile gerçek anlamda büyümesine izin vermemek üzerine tasarlanmış” gerekliliği sorgulanması gereken bir sistemdir (Gatto, 2017: 17-19).
...
Elif Büşra AYGÜN