Sayı : 23
dosya:
BİYOPOLİTİKA / Nesneleşen bedenler üzerinden siyas
EDİTÖRDEN
İnsanlık tarihi dikkatle gözden geçirildiğinde, geçmişe benzerlik kadar geçmişten farklılıklar da gözlemlenebilecektir. Bu bağlamda insanlık tarihi sürekliliklerin, kırılmaların, kopuşların izlenebileceği geniş bir zaman dilimidir. Bu zaman aralığında birçok temanın takibinin yapılabileceği anlaşılacaktır. Ölümlü bir varlık olarak insanın, hayat üzerine geliştirdiği strateji ve yarattığı değişimler belki temaslar içerisinde daha merkezi bir konumu işgal ediyor görünmektedir. Bugün yükselen bir tartışma konusu olan biyopolitika da, farklı temalarla ilişkileri bağlamında yeniden dikkatleri “hayat stratejileri” üzerine çekmiştir.
Biyopolitika, ilişkili olduğu perspektif ve içeriklerine bakıldığında hayat stratejileri bağlamında modern zamanların bir sorunsalıdır. Esasen insanlık tarihi hayata dair birçok hikayeleri içinde barındırmaktadır. Fakat modernliğin her şeyden önce, daha evvelki perspektiflerden kendisini paradigmal olarak farklılaştırmış; yaklaşım olarak insanı, hayatı ve evreni yeniden tanımlamıştır. “hayat”da tüm bu değişimler içerisinde ve bileşenler etrafında yeni stratejilerin konusu olmuştur.
“Biyopolitika” kavramı ilk bakışta hayat ve politika arasındaki ilişki çerçevesinde anlaşılmaktadır. Bu anlaşılma biçimi özünde doğru olmakla birlikte, belki ilk başta biyopolitikanın insanın gündelik hayatındaki işlem hacmini tahmin etme konusunda dar kapsamlı kalabilmektedir. İnsanın Tanrı ile ilişki biçimlerinin değişmesinden mülhem evrenle ilgili tasavvurlar, aynı zamanda devlet, siyaset, insan, hayat, beden vb. kavramların içeriklerini de değiştirmiştir. Nihayetinde modern devletin yeni oluşan doğasıyla insanı kontrol etme arzusu, biyopolitika çerçevesinde hayat stratejileri kurmasını sonuçlamıştır.
Premodern dönemde insanın ruh ve beden gibi iki boyutundan “ruh” öncelenmekteydi. Modern zamanlara geçişle birlikte “beden”in öne çıkması, bilhassa beden üzerindeki politikaları daha görünür kılmıştır. Belki biyolojinin yükselişini ve yeniden yükselişini bu minvalde okumak gerekmektedir. Bugün bedenle birlikte göç, genetik, tıp, yapay zeka, dijitalleşme, beslenme rejimleri gibi çok farklı başlıklar biyopolitika çerçevesinde yeniden incelemenin konusudurlar.
Elbette tarihsel süreçte insan bedeni iktidarların stratejilerinin bir nesnesi olmuştur. Kölelik başta olmak üzere hayat, özgürlük insan, kadın, erkek vb. bu perspektifin parçası olarak kendilerine toplumlarda yer bulmuştur. Ancak bugünün geçmişten en temel farklılıklarından birisi paradigmal olarak değişen tanrı-insan ilişkisi ise, bir diğeri dijitalleşme ve sanallaşmanın sağladığı aparatlarla hayat stratejilerinin daha rafine bir şekilde belirlenmesidir.
Tüm bu bileşenler etrafında aslında gündelik hayatımızı ciddi şekilde dolayımlayan biyopolitika konusunda Yetkin Düşünce dergisi elinizdeki sayıyı vücuda getirmiştir. Buu minvalde biyopolitika dosyasına Mustafa Tekin, Ahmet keleş, Ümit Aktaş, Süleyman Gümüş, Esat Arslan, Muhammet Özdemir, Kadir Canatan, Zeki Bayraktar, M. Yaşar Soyalan, Uğur Erman, Semih Yakut makaleleri ile katkıda bulunmuşlardır. Söyleşi bölümünde ise iki önemli ismi konuk etmekteyiz. Birincisi, felsefeci Oğuz haşlakoğlu. Haşlakoğlu konuya değen daha genel ve felsefi bir geometri içerisinde sorunu analiz etmeye çalışmaktadır. İkincisi, kemal Sayar. Sayar ise, biyopolitikanın daha çok tıp, psikiyatri ve insan ilişkileri boyutu üzerinde tartışmalar yapmaktadır.
Bu sayıda dosya dışında iki önemli değerlendirme bulacaksınız. İlki, Taha Abdurrahman değerlendirmelerine devam eden Yavuz Köktaş, Taha Abdurrahman’ın fıkıh ve ahlak ilişkisi üzerine kritikler geliştirmektedir. İkinci yazı ise, “Kur’an’da Devlet” sorunsalını türev kavramlarıyla birlikte değerlendirmektedir. Kitap kritiği bölümünde ise “Beden ve Beyan” isimli kitabı Merve Dalmaz İncelemektedir. Katkısı olan tüm yazarlarımıza içtenlikle teşekkür ediyoruz.
Entelektüel ilgi ve tecessüsün olabildiğince azaldığı böyle bir zaman diliminde Yetkin Düşünce dergisi “insan”lığı birinci elden etkileyen konuları işlemeye devam etmektedir. Özellikle postmodern küresel mentalitenin “rafine” bir şekilde ve bütün aparatlarıyla insanı dolayımladığı böyle bir çağda analizlerle meseleyi sadeleştirerek sunmak ve tehlikelere dikkat çekmek Yetkin Düşünce dergimiz Yetkin Düşünce’nin kendisine biçtiği en öenmli misyonlardan birisidir. Bu minvalde hem yazı hem de abonelikler anlamında dergiye katkılarınızın bir döneme şahitlik demeye geldiğini hatırla(t)mak zaid olacaktır.
Yetkin Düşünce dergisinin bir sonraki sayısının konusu “Dijital Kültür” şeklinde belirlenmiştir. Sosyal medyadan sanallaşmaya, yapay zekadan paralara kadar hayatın her alanında etkileri derinleşen dijitalleşme, çok boyutlu analizlere ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda kalem erbabını dergimize katkı yapmaya davet ederken, sosyal, ekonomik, siyasal sorunların insanlık krizine dönüştüğü bu dünyada, her şeye rağmen huzur, mutluluk ve sağlık dileğiyle…
Mustafa TEKİN
Genel Yayın Yönetmeni